Muharrem İnce’nin yarattığı heyecan yerini büyük bir hezeyana bırakmış olsa da CHP tabanının yaşadığı o derin depresyondan çıkabilmesi için bu tür pırıldamalar bile umut verici.
Siyasetin gereğini yapmadan yıllarca vesayetçi odaklara yaslanarak, yanlış kurulmuş asker-sivil ilişkilerinden beslenerek varlık gösterebildi CHP. Kendisi iktidarda olmasa da fikri iktidardaydı ve halkın seçtikleri muktedir olamıyor, siyaset darbe veya muhtıra marifetiyle fabrika ayarlarına döndürüldüğünde ise CHP sistem nezdinde en muteber parti payesini koruyabiliyordu.
Bu düzen 27 Nisan e-muhtırasına kadar sarsılmadan devam etti. Defalarca darbe yapmış, başbakan asmış hem halkın hem siyasetin üzerinde taammüden ağır bir travma yaratmış olan yanlış ordu geleneği ilk kez bir hükümet tarafından reddedildi 2007’de. Haddini aşan askerlere anayasal olarak yerleri, askeri kışkırtıp arkasına saklanan vesayetçi sivillere de ayıpları gösterildi.
Bu haklı ve doğru tavır halk tarafından desteklendi, AK Parti yüzde 34’lerden yüzde 47’lere büyüdü ve CHP’nin güvendiği dağlara da karlar yağdı ama asıl etkisi, Türkiye siyasetinin geri dönüşsüz biçimde değişmesine oldu.
Ancak “bizim çocuklar” dedikleri askere ve apoletli sivillere darbe güdüleyenler hedefinden vazgeçmiş değildi. Mecburen daha zahmetli yollar aramak, sofistike müdahale biçimleri icat etmek zorunda kaldılar.
Nitekim 15 Temmuz’a kadar bir daha asker öne sürülmedi, zaten 15 Temmuz’da hedeflenen de hükümete darbe yapmak değil ülkeye el koymaktı. İktidar partisine kapatma davası açmak, FETÖ’ye “hadi sıra sizde” demek, PKK’yı “sakın silah bırakma ha” diye tembihlemek ve “diktatör Erdoğan”, “katil devlet” iftiralarını yaymak gibi müdahaleler siyasetten eksilmedi.
2012 sonrasında ise işler çoklukla terör örgütleri eliyle ve Türkiye’ye göz açtırmayacak şekilde görüldü. Bu esnada CHP’nin sıhhatli olabilmesi gerekirdi.
Yazık ki devamda yaşananlar CHP’nin 2010’da neden bir FETÖ operasyonuna maruz kaldığını da anlaşılır kıldı. CHP’nin kurumsal varlığı, tecrübesi, istikameti, aklı adım adım manipüle edildi. Bu sayede Türkiye’ye yönelik her saldırıda hızla saldıranların söylemlerinin ve koordinatlarının yanına çekilebildi CHP.
Halen pozisyonunun Türkiye karşıtlığına kaydığını fark edemeyecek kadar virüs kapmış halde en yaşlı partimiz.
Esasen CHP’nin kendini siyaseten yenemediği AK Parti-Erdoğan’a karşıtlığına hapsetmesi, bu karşıtlıktan beslenmesi sadece kendisi için değil Türkiye için de büyük bir zafiyet oluşturuyor. Çünkü Erdoğan karşıtlığıyla bilenmek yerine bedenini ele geçiren zombiyi teşhis edip kalbine çarmıhı saplayabilmeli CHP.
Seçim akşamında bir kez daha şahit olduğumuz akıl tutulması, duyguların kontrolden çıkması aslında durumun ciddiyetini ispatlıyor. Yanlış siyasetler ve yanlış analizler hem CHP’yi hem CHP’lileri açıkça hastalandırıyor.
Bunda parti yönetiminin günahı büyük. 15 milletvekilini İP’e, yüzde 3’lük seçmenini HDP’ye yönlendirip ortaya çıkan hezimeti de “başarı” diye paketlemek tabanın akıl sağlığına, partiye sadakatine ve siyaset inancına bir saldırıdır çünkü.
CHP tabanı Türkiye toplumunun önemli bir kesimi ve bir an önce hapsedildiği bu fanustan çıkıp gerçeklerle yüzleşmesi lazım.
Genel merkezin, Kemal Bey’in, aday İnce’nin çıkıp söyledikleri yalanlardan-yanıltmalardan dolayı Türkiye kamuoyundan, sebep oldukları hayal kırıklığı için seçmenlerinden ve attıkları iftiralar için AA, YSK ve TRT’den özür dilemesi gerekir.
Muharrem İnce, yönetimdeki çoğu isme göre daha rasyonel biri. İvme de yakaladı. Bakalım İnce’ye “Yürü önümüzden” diyenler Kılıçdaroğlu’na da “çekil önümüzden” diyecek bir sıhhate sahip mi, göreceğiz.