Cumhuriyet Halk Partisi, İyi Parti ve Saadet Partisi ile seçim ittifakı yaptı. Cumhurbaşkanı adaylığında anlaşamadılar, her kafadan bir ses çıktı, ortak aday çıkaramadılar ve ittifak baştan yara aldı. Milletvekili seçimlerinde ise seçim dayanışması içine girdiler. Partilerin oyları bir havuzda toplanacak ve barajı geçemeyecek parti bile Meclise milletvekili sokabilecek.
CHP’nin başını çektiği ittifakın Cumhurbaşkanlığı seçiminde ortak aday çıkaramamasında kişisel hesaplar baskın çıktı. Meral Akşener’in kendi adaylığını dayatan ısrarı ortak aday zeminini ortadan kaldırdı. Muharrem İnce ise kendi tabanlarına uygun olmayacak bir kişinin aday gösterilmesi halinde bayrak açacağını söyleyince Kılıçdaroğlu ısrarcı olamadı.
Akşener’in inadı, İnce’nin resti ortak aday meselesini imkânsız hale getirdi.
Sonuçta Cumhurbaşkanlığı seçimi Erdoğan ile rakipleri arasında kıyasıya bir rekabet olmaktan çıktı, muhalefet için kimin ikinci tura kalacağına dair bir yarışa dönüştü.
Akşener ile İnce aynı zemindeki oyları kendi tarafına çekmek için birbirleriyle mücadele ediyorlar. Önceleri MHP ile İyi Parti arasında bir zemin mücadelesi vardı, şimdi CHP ile İyi Parti arasında bir çekişme gözleniyor. Yani ittifakın iki ortağı olan CHP ve İyi Parti birbiriyle kıyasıya bir rekabet halinde…
CHP’nin ittifak ortaklarıyla bu çekişmesinin ötesinde daha vahim bir durum var. CHP sanki HDP ile seçim ortağıymış gibi gizli bir ilişki içinde görünümü veriyor.
CHP Güneydoğu’da halk bazında bir karşılık bulamasa ve Kürtlerin ciddi bir desteğini alamasa da Türkiye genelinde HDP ile yakın bir işbirliği geliştirdi. Metropollerdeki beyaz Türkler ve laikçi kesimlerden HDP’ye yönelik pozitif anlamda farklı bir tavır ortaya çıktı. Bir de Alevi-Kürt seçmen HDP ile CHP arasında ortak kesen bir alan oluşturuyor.
İşte tam da bu noktada CHP’nin HDP’nin barajı geçmesine yönelik bir yaklaşım sergilediğini, AK Parti’nin meclis çoğunluğuna ulaşmasını engellemek için HDP’ye kol kanat geren bir tavır içine girdiğini görüyoruz.
CHP’nin liste yapımında, kampanya planlamasında, seçim söylemlerinde ve teşkilat çalışmalarında bu stratejinin izlerinin görüldüğü söyleniyor.
CHP’nin hesabı, Cumhurbaşkanlığı seçiminde HDP’nin desteğini alıp, milletvekili seçiminde barajı aşabilecek şekilde HDP’yi desteklemek...
Doğrusu CHP’nin ittifak ortaklarına karşı böyle bir gizli ilişki geliştirmesi veya çaktırmadan arazide böyle bir işbirliğine gitmesi, açık bir aldatma olur.
İttifak’ın amacı partilerin birbirlerine oy vermeleri değil, partilerin aldıkları oyların ortak bir havuzda toplanarak her partiye katkıda bulunmasıdır. Eğer havuzdan bir sızma varsa, bir partinin oyu başka bir havuza akıyorsa orada ilişkiye gölge düşüren bir durum vardır.
CHP-İyi Parti-SP ilişkisi, hem Cumhurbaşkanlığı yarışında İnce-Akşener rekabetinden dolayı, hem de milletvekili yarışında CHP-HDP flörtünden dolayı ciddi şekilde sarsılmış durumda.
CHP ile HDP’nin belli bölgelerde işbirliği yapması, bölge halkının CHP’ye sempatiyle yaklaşacağı anlamına kesinlikle gelmez. CHP’nin hesabı ikinci turda HDP oylarını almak, oysa böyle bir durumda bölgede HDP'ye oy veren Kürtlerin önemli bir kısmı CHP’ye değil Erdoğan’a oy verecektir.
AK Parti ittifaklık ilişkilerini normal ve şeffaf bir şekle sokarak gizli ilişkileri ve yakışıksız halleri ortadan kaldırmaya çalıştı. Ama anlaşılan o ki, CHP yeni durumda bile eski ilişki tarzını devam ettirmekte ısrar ediyor. Ne yapalım bunu da ittifak ortakları düşünsün…