Önceki akşam CHP'nin İstanbul adayı CNN ekranlarında soruları cevapladı. Sorular biraz zor yerden gelince 31 Mart'a kadar "sevgi dolu başkan adayı" imajıyla kazasız belasız gelen İmamoğlu muvazeneyi kaybetti. Seçimlerin sayımı sırasında oy çalındığı tescillenince başlamıştı zaten asabileşmeye.
İyi organize edilmiş bir işti hakikaten. Ortaya çıkabileceği hiç hesap edilmemişti belli ki. Herkesin gözü önünde (bizzat İmamoğlu'nun açıklamalarını takip ederek bile bu gerçeği görebiliyorsunuz) sadece yüzde 10'u yeniden sayıldığı halde Binali Yıldırım ve CHP adayı arasındaki fark 29 binlerden 14 binlere geriledi. Doğal olarak buna karşı mantıklı bir yalan üretmek mümkün olmadı. Oyların tamamı yeniden sayılsın teklifine de itiraz ettiler. Unutmadan, akşamki programda İmamoğlu oyların tamamının sayılmasına itiraz eden kendileri değilmiş gibi bunu da inkar etti. Bu soruya da sinirlendi. Hiç utanmadı fakat yüzü de kızarmadı.
***
Oy hırsızlığının yeniden sayımla telafisi mümkün olmayınca AK Parti olağanüstü itiraz yoluna gitti. YSK da nihai olarak seçimin yenilenmesi kararı verdi. İşte bundan sonra CHP'nin adayında şiraze büsbütün kaydı.
Antrikot, musakka tiyatrolarıyla imajını koruyamıyor artık. Hele Yunan basınında çıkan “Konstantinopol’ün yeni seçilmiş belediye başkanı”, “Ekrem İmamoğlu: İstanbul’u fetheden Yunan” başlıklı haberlere neden sessiz kaldığı sorulunca daha bir öfkeleniyor. Oysa ne olacak, "Halt etmişler" de geç. İlla sana inanan çıkar, zaten "kutsal balyoz ittifakınız" yalan üzerine kurulu. Bunu da idare ederler yani. Takiye yaptığını düşünürler. Takiye olayına seçmeni alıştırdınız zaten. FETÖ'den çok iyi öğrendiniz bu takiye işini. Baksanıza seçim sattı mailine girince Kılıçdaroğlusu, Canan Kaftancıoğlusu arazı oluyor. Seçim bitince başlıyorlar arzı endam etmeye. Domuzları devirip iftar sofralarında el açmaktan da geri durmuyor bazılarınız. Tenakuza dikkat çekince azar da işitiyoruz üstelik. İmanın kimde olduğunu bilemezsiniz diye. Vallahi bilmiyoruz, böyle bir iddiamız da yok, sadece gördüğümüzü diyoruz.
***
Demem o ki şu Yunan işini bile yönetebilirdiniz. Yunan İstanbul'a "Konstantinopolis" demiş, size "İstanbul'u fetheden Yunan" demiş çok mu? Teröristlerden takdir görmekten daha kötü değil inanın. O başlığı atanlara bir borcunuz yoksa şayet "Hadi ordan" dersiniz olur biter.
Yok bunu bile diyemiyorsanız bu milletin karşısına çıkmayın bence. Suratınıza taktığınız o yapmacık maske düştü düşüyor zaten. Çok kötü rezil olursunuz. Bu millet her şeyi affeder ama ihaneti, yüzüne baka baka yalan söylenmesini affetmez.
Halkı PKK ile tehdit eden bir eşbaşkan düşünün...
Yenilenecek İstanbul seçimleri ile ilgili olarak HDP Eşbaşkanı Sezai Temelli'ye "Ne yapacaksınız" diye sormuş gazeteciler. Verdiği cevap aynen şu: “Kürtlerin ne yapacağını merak ediyorsan sadece seçimlere bakma, dön bak 40 yıldır ne yaptıklarına bak. Onca çıkartılacak ders varken bu dersleri çıkartamıyorsan sürükleneceğin yer acz çukurudur.”
Hiç yorum yapmaya gerek yok. Bu cevabı unutma yeter!
Kürtleri PKK ile bir tutuyor, HDP diye sorulan soruya Kürtler diye cevap veriyor. Kürtler PKK'nın, HDP'nin marabası değildir, bu bir.
"HDP ne yapacak" sorusunu 40 yıl öncesine PKK'nın kuruluş tarihine referans vererek cevaplıyor. PKK 40 yıldır 40 binden fazla insanı katletti. Bir siyasi partinin eş başkanı böyle konuşamaz. Bu açık bir tehdittir ve dünyanın hiçbir yerinde böyle bir açıklamaya müsamaha edilmez. Bu iki.