CHP Grup başkanvekili Engin Altay, YSK üyelerine 'İnsan içine çıkacak yüzünüz olsun, çocuklarınızın torunlarınızın yüzüne bakacak yüzün olsun. Kızılay'da sizi yürütmezler, yüzünüze tükürürler’ dedi. Bekledik ki CHP’den aklı başında biri çıksın da Altay’a, ‘sen ne dediğinin farkında mısın, YSK üyelerini nasıl tehdit edersin!’ diye tepki koysun. Oysa bırakın tepki göstermeyi, Kılıçdaroğlu el yükseltti ve“Türkiye'de gerçek anlamda hakimler var mı yok mu, bunu göreceğiz” dedi. Genel başkan böyle çıkış yaparsa yardımcısı Seyit Torun da “Demokratik kurallarla ve yollarla kazanılmış bir seçimin gasp edilmesine hiçbir şekilde izin vermeyeceğiz” der elbette. Yani eğer YSK mevcut durumun devamı yönünde karar verirse sorun yok fakat seçimlerin tekrarlanması gerektiğine hükmederse CHP’nin kazanımlarını gasp mı etmiş olacak? Bakın açık söylüyorum. Özellikle Engin Altay’ın sokağı işaret ederek yaptığı bu tehdidin bir karşılığı olmalı. Hiç vakit kaybetmeden bu kişinin dokunulmazlığı kaldırılmalı yargı önünde hesap sorulmalıdır. Ne demek ‘sokakta yüzünüze tükürürler!’ insanın aklı almıyor. Elbette YSK’nın saygıdeğer üyeleri bu tehdide pabuç bırakacak değil. Üç beş kendini bilmez saydırıyor diye kararlarının etkilenmesine izin vermezler. Fakat bu saatten sonra çıkacak her sonucun üzerinde şüphe kalacak. Misal, CHP’yi tatmin edecek bir karar alırsa YSK, ‘yoksa oluşan havadan mı etkilendi bu üyeler’ diye sormaz mı kimse?
Hakem Selçuk Dereli de başına gelenlerden Erdoğan’ı sorumlu tutmuş!
Erdoğan’ın 1 Mayıs’ta verdiği iş güvencesi mesajını alıntılamış ve üzerine şöyle yazmış; “21 yıl emek verdikten sonra Dünya kupası finalini yönetmeye kadar gidebilecek olan kariyerim elimden çalındı. Sonrasında yine görev yaptığımız gazete ve televizyonlardan yapılan baskılarla kovulduk…” Bu mesajının altına gelen yorumlara baktım.(eminim sonra kendisi de bakmıştır) Eğer sahiden öyleyse bile kimse Selçuk Dereli’nin başına gelenlerin Erdoğan’ın suçu olduğuna inanmamış. Çok tartışmalı kararlara imza atan bir hakem olduğu için mesleğini sürdüremediğini düşünüyor futbolseverler. Yorumculukta tutunamamasını ise bu alandaki başarısızlığına bağlıyorlar. (tamamen twitter’a attığı mesajın altına gelen yorumlara bakarak söylüyorum. Doğru ya da yanlış diyemem. Ama vatandaşın inandığı bu) Geçenlerde de futbolcu Ümit Karan, cinsel tacizden 1 yıl hapis cezası aldığında başına bunların, Atatürkçü olduğu için geldiğini falan söylemiş mahkemede. Arkadaş… Başınıza gelenlerin Atatürk’le ya da Erdoğan’la ilgisi yok. Milleti kandırmaya devam edebilirsiniz elbette fakat kendinize bari yalan söylemeyin.
Platonik aşk, aristokratik hoşlantı
“…Eflatun isimli filozofun aslı Platon. Yunanlar Platon biz Eflatun diyoruz. Araplar da Eflatun diyor. Eflatunun bir de renk ismi olanı var. Kızıla çalan mor. Erguvan rengini andıran güzel bir renk. Peki bu renge neden ‘eflatun’ denilmiş? Platon (Eflatun)’un ‘Devlet’ isimli eserinde kızıla çalan mor renk en soylu renk olarak tasvir edilmiş. İsim de buradan esinlenilmiş. Bir de platonik aşk var. Platon’un eserindeki Sokrates karakterinden geliyor. Bu karakter cinsel ilişki olmaksızın hissettiği kuvvetli bir aşka yakalanmış. Buna ‘PLATONik aşk’ denmiş…” İmkan olsa da bütün kitabı parça parça her gün yayınlasam keşke. Fikri Akyüz’ün son kitabı ‘Dile Gelenler’, bir etimoloji sözlüğünden daha fazlası. Mesela ‘kız kardeş’ anlamındaki ‘hemşire’, ‘Müdür’ün ‘daire’ ve ‘idare’den gelirken kat ettiği yolculuk, ‘darağacı’ ve daha günlük hayatta sıkça kullandığımız pek çok kelimenin mazisini yazmış. O bildik eğlenceli üslubuyla elbette. Kitap arıyorsanız, tam okumalık.