F. Gülen, Erdoğan’a karşı yürüttüğü kin ve nefret yüklü saldırıların her hamlesinde, CHP ve Kılıçdaroğlu’nu yanında buldu.
Aslında Erdoğan’ı istemeyen, onu tasfiye etmeye çalışan Obama yönetimiydi. Bilhassa Dışişleri Bakanı Hilary Clinton, F. Gülen’le irtibat halindeydi.
ABD ve tüm Batı, Erdoğan’dan neden rahatsızdı. Bunun asıl sebebini 16 Mayıs 2017’de bu köşede “Türkiye ABD ilişkilerinin gizli kodu” başlığı ile yazdığım yazıda teferruatı ile anlattım. Özeti şu:
12 Mart 1997 Cumartesi günü Washington’da dönemin Dışişleri Bakanı Madeleine Albright’ın çağrısı üzerine Bakanlık binasının yedinci katında Türkiye ile ilgili bir toplantı yapılıyor. Bu toplantı, 28 Şubat kararlarının alındığı MGK toplantısından hemen iki hafta sonra düzenlenmiş. O toplantıdan çıkan genel eğilim ‘doğrudan askerî bir darbe olmadan bu hükümet gitmeli’ olmuş. Abramowitz, ‘Türkiye ile Amerika arasındaki ilişkilerde yazılı olmayan bir kod vardır. Erbakan bu kodu bozdu. Amerika, ne yapacağı kestirilemeyen, kontrol edilemeyen müttefikten hoşlanmaz’ diyor.
ABD, bugün Erdoğan için de aynı gerekçeyi kullanıyor. Bunu da CHP’lilerden dinleyelim. (19 Mart 2013, Cumhuriyet)
“Erdoğan’ın Demokrat Algısı Bitmiş. Fethullah Gülen cemaatinin ABD’de etkin sivil toplum kuruluşlarından Türk Amerikan Birliği’nin (TAA) Washington’da yapılan 3. genel kuruluna CHP iki genel başkan yardımcısı, milletvekilleri ve belediye başkanlarıyla birlikte katıldı. Heyete başkanlık eden Genel Başkan Yardımcısı Gökhan Günaydın’ın değerlendirmesi şöyle:
‘Washington’daşimdi Erdoğan’ın öngörülemeyen ve tutarlılık taşımayan söylemleri ciddi biçimde eleştiriliyor. AKP’ye yönelik ilk yıllardaki ‘liberal demokrat’ algısı, yerini ‘demokrasi için kontrol edilmesi gereken bir güç’ algısına bırakmış.”
Demek düğmeye ilk basan Washington yönetimi. Pekiyi ABD bunu Türkiye’de kiminle yapacak? Erdoğan’ı siyaseten bitirme amacına kim hizmet edebilir?
En başta F. Gülen. Sonra CHP...
F. Gülen kendisinin seçilmiş kurtarıcı olduğuna inandığı için önündeki en büyük engel gördüğü Erdoğan’ın bitirilmesini çok istiyor. Zaten 20 yıldır Pensilvanya’da, taşeronluğa gönüllü oluyor.
CHP yıllardır muhalefette, bir türlü seçim kazanamıyor. Ama bir dış müdahale ile önünün açılması için de yanıp tutuşuyor.
Şimdi tarihleri ile CHP bu işin neresinde olabilir, bakalım:
7 Şubat 2012 MİT krizinden bir ay önce Kemal Kılıçdaroğlu, F. Gülen’in ABD’deki mahrem imamlarını genel merkezde kabul ediyor. MİT krizine bir hafta kala yolu açıyor: "Yargıda cemaat kadrolaşması var diyemem...”
Sonrası malum, FETÖ’cü olduğu bugün tescillenen savcı, MİT müsteşarını tutuklamaya kalkıyor. Erdoğan’a yönelik operasyon başlıyor.
2013 Mayıs-Haziranında asıl saldırı Gezi kalkışması üzerinden yapılıyor.
19 Mart 2013’te F. Gülen’in davetlisi olarak ABD’ye giden heyet Türkiye’ye dönüyor. Verilen mesajı yukarıya aldım.
Gezi kalkışmasının başladığı 27 Mayıs gününden bir hafta önce (20 Mayıs’ta) Kılıçdaroğlu Aydın’da konuşuyor. “Bu hükümete saldıracağız ve bu hükümeti düşüreceğiz.”
Gezi olayları başlayınca Kılıçdaroğlu desteğini esirgemiyor: “Gezi parkında başlayan olay uluslararası ortama taşıyorsa, her ilde eylemler yapılıyorsa bu AKP iktidarının getirdiği baskının bir sonucudur…”
Ve asıl hamle geliyor. Bu defa ABD’ye Kılıçdaroğlu başkanlığında heyet gidiyor. 17/25 Aralık siyasi darbe teşebbüsünden 12 gün önce, daha önce CHP genel merkezinde ağırladıkları FETÖ mahrem imamları ile görüşüyorlar. Türkiye'ye dönüşünde CHP'liler, "yakında öyle şeyler açıklanacak ki Erdoğan ülkeyi terk edecek" diye konuşuyorlar.
Türkiye’ye dönüşte Kılıçdaroğlu, Gülenistlerin montaj kasetlerini, CHP grup toplantısında tüm Türkiye'ye dinleterek Fetullahçı hainlerin her iftirasını medya ile paylaşarak bir FETÖ üyesi gibi hareket ediyor. “Erdoğan yurt dışına kaçacak ama yakalayıp getireceğiz” bile diyor.
25 Aralık 2015’te Kılıçdaroğlu, gazetelerin Ankara temsilcileriyle bir araya geldiğinde, kendisine F. Gülen soruluyor. “Mazlumu savunmayacağız da kimi savunacağız? Kimse kusura bakmasın" diyor.
FETÖ'nün mahrem imamlarından ABD Büyükelçisi'ne selam, “adalet” için yürümeye devam…