Cemaat görünümü altında bir fitne yuvası, bir kumpas çetesi, bir hırsızlık şebekesi, bir darbe mekanizması, bir istihbarat/casusluk yapılanması, insanları katleden bir terör örgütü…
Hepsinin kılıfı dini cemaat, hayır hizmetleri ve gönüllü yardım…
Küresel siyaset mühendislerinin ajanı, piyonu, tetikçisi, taşeronu, işbirlikçisi bir yapılanma…
Ülkesinin kurumlarına, organlarına, insanlarına savaş açan bir ihanet şebekesi…
Her yolu mubah ve meşru gören, kötülükte sınır tanımayan, kendisini hakikatin merkezine yerleştirerek başka herkese her türlü kötülüğü yapabilen bir habis zihniyet…
Dini hizmetleri ve cemaat kavramını bu derece istismar eden bir örgüt ancak ‘cemaat-i dırar’ kavramıyla yani ‘zararlı’ bir yapı olarak adlandırılabilir.
Ülkesine, devletine, milletine, herkese ve her şeye kötülük eden, peşinden sürüklediği, kandırdığı, dini duygularını istismar ettiği insanlara da zarar veren bir anlayış… Dinleri ve dünyalarını helak etme pahasına insanları zombileştiren, kendilerine esir eden sapkın bir yöneliş…
Bilindiği gibi Peygamber Efendimiz (SAV) zamanında ‘Mescid-i Dırar’ diye bir Mecsid hadisesi yaşanmıştı. Allah’ın Resulü Medine’de Kuba Mescidini yaptırınca münafıklar alternatif bir mescid inşa etmişler, Peygamberimizi de mescidi açması ve orada namaz kıldırması için davet etmişlerdi. Tebük seferine hazırlanan Peygamber Efendimiz bu daveti sefer sonrasına havale etmiş, bu mescide gidip namaz kıldırmadan önce ise Ayet-i Kerime nüzul olmuş ve buna yasak getirilmişti.
Münafıkların amacı, bu mescidi Müslümanları ağlarına düşürmek için bir fitne yuvası olarak kullanmaktı. Münafıklar Bizanslılardan ve Yahudilerden yardım alarak İslam karşıtı bir yapılanmayı, İslam maskesi altında yapmaya çalışıyorlardı. Cemaati bölme ve ikilik çıkarma girişimleri, Cenab-ı Hakkın müdahalesiyle akamete uğradı.
Allahü Teala Tevbe suresinde münafıkların asıl amaçlarını şöyle ortaya koydu:
“Bir de zarar vermek, mü' minlerin arasına ayrılık sokmak için ve bundan önce Allah ve Resulü ile harb edenin gelmesini beklemek için bir binâ yapıp, onu mescid edinenler ve ‘Bununla iyilikten başka bir şey kasd etmedik’ diye muhakkak yemin edecek olanlar vardır. Allahü teâlâ tanıklık eder ki; onlar, şeksiz-şüphesiz yalancıdırlar. Sen onun içerisinde hiçbir vakit namaza durma. Tâ ilk gününde temeli takva üzerine kurulan mescid, senin içinde kıyamına elbette daha lâyıktır. Orada tertemiz olmalarını arzulamakta olan erler vardır. Allahü teâlâ çok temizlenenleri sever.Binasını, Allah korkusu ve rızâsı üzerine kuran kimse mi hayırlıdır, yoksa yapısını yıkılacak bir yerin kıyısına kurup da onunla birlikte kendisi de Cehennem ateşine çöküp giden kimse mi? Allah, zâlimler güruhuna hidâyet vermez. Onların kurdukları binâ, kalblerinde temelli bir şek ve nifaka sebeb olacaktır. Meğer bu kalbleri ölümle parçalanmış olsun. Allahü teâlâ her şeyi ' bilen, her yaptığını yerli yerince yapandır.”
‘İyilikten başka bir şey istemedik’ diyenler açıkça Allah’a ve Resulüne karşı savaş açanların işbirlikçisiydiler. İslam maskesi altında İslam’a savaş açmak, Müslüman görünüp Müslümanlar arasına fitne sokmak o dönemden itibaren kullanılan bir yöntem oldu.
Peygamber efendimiz ilahi buyruk gereği bu mescidin yıkılması ve yakılması talimatı vermiş, kötülüğün önüne geçmiştir.
İslam tarihi boyunca birçok hareket sapkınlığa düşmüştür. Bu hareketlerin ortak özelliği sadece kendilerini mutlak hakikat görmeleri, diğer insanlar ve Müslümanlar üzerinde hâkimiyet kurmak için her yolu mubah kabul etmeleridir.
Bugün FETÖ örneğinde Türkiye’de ve en son Pakistan’da gördüğümüz bu örgütler küresel güçlerin kuklası olarak faaliyet göstermektedir.
Allah, İslam alemini cemaat maskesi altındaki şer odaklardan korusun...