ABD Başkanı'nın Ulusal Güvenlik Danışmanı Herbert McMaster ve Dışişleri Bakanı Rex Tillerson art arda Türkiye'ye gelecek. McMaster'in muhtemelen yarın, Tillerson'un da Salı günü gelmesi bekleniyor.
McMaster, Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreter Yardımcısı ve Sözcüsü İbrahim Kalın'ın davetlisi.
Tillerson da Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu'nun konuğu olacak. Tillerson Ocak sonunda, McMaster da Şubat başında muhataplarıyla ön görüşmeleri yapmıştı.
Bu görüşmelerde gelinen nokta şuydu:
"ABD'nin silah verdiği PYD, terör örgütü PKK'nın Suriye uzantısıdır ve terör örgütüdür. Türkiye'yi hedef alan terör eylemlerinde ABD'nin sağladığı silahları kullanmaktadırlar. ABD Türkiye'ye PYD'ye verilen silahları DEAŞ'la mücadele sonlandığında geri alacağına ve PYD'nin Fırat'ın batısına geçmeyeceğine söz vermiştir. Bu iki söz tutulmamıştır. Ayrıca bir başka terör örgütü FETÖ Türkiye demokrasisine karşı kanlı bir darbe girişiminde bulunmuştur. Bu örgütün başı da, önemli isimleri de, darbe girişimiyle ilgisi bulunan bazı asker üyeleri de ABD'de yaşamaktadır. ABD bu kişilerin yargılanması ve Türkiye'ye iadesi konusunda da adım atmamıştır. Gelinen noktada Türkiye, NATO müttefiki ve 'stratejik ortağı' ABD'den 'güven sağlayıcı adımlar' atmasını beklemektedir. Ancak bu adımlar 'somut' olmalı, 'söz'de kalmamalıdır. Zira daha önce verilen sözler tutulmamıştır."
Çavuşoğlu, Tillerson'la görüşmesinde bunu "Bizim ABD'yle güvenli bölge ya da başka bir konuyu görüşebilmemiz için önce güveni yeniden tesis etmemiz lazım" diyerek ifade etti.
Kalın da McMaster'la telefon görüşmesinden sonra, "ABD ile güvenin yeniden tesisi için bir çaba içindeyiz. Ama bu güveni sağlayacak olan da sahada atılacak somut adımlardır" sözleriyle.
O yüzden Türkiye McMaster ve Tillerson ziyaretlerinde iki şeye bakacak:
ABD, Suriye'nin kuzeyinde Türkiye sınırında PKK/PYD/SDG varlığına ilişkin Türkiye'nin itirazına hangi önerileri getirecek?
Bu önerilere ilişkin güven arttırıcı hangi somut adımları atacak? Ziyaretler 'bilgi alışverişi' veya 'tutum görme' aşamasını çoktan geçti. ABD'nin eli boş gelme lüksü yok.
Öngörüm; asıl dosyaları 'asker' McMaster'in getireceği; Tillerson'un da 'siyasi adımı' atmaya geleceği yönünde.
Belki de Tillerson'un ziyaretini McMaster'in görüşmeleri belirleyecek.
ABD, Suriye'de DEAŞ'la mücadele adı altında PKK/PYD/SDG aracılığıyla ülkenin dörtte birini, zengin petrol ve tarım alanlarını kontrol ediyor. Örgütü de orta düzey subaylarıyla kontrol edebiliyor.
Bu gücünü de Suriye konusunda kurulacak çözüm masasında kullanmak istiyor.
Türkiye'nin PYD'ye yönelik operasyonlarının da 'elini zayıflatacağını' düşünüyor.
Türkiye'den istediği, bunu yapmaması... Ancak Türkiye, "Terör örgütü ne sınırımda olacak, ne de Suriye masasında" diyor. Bu durumda ABD 'terör örgütü' ile ilgili bir karar vermek zorunda.
Çantasında da buna dair bir plan bulunmalı. Yoksa, bu ziyaretler daha çok yapılır.
ABD karşıtlığı yüzde 94,6
ABD'nin Türkiye'ye yönelik atacağı her 'olumlu' adım, Türkiye'de dibe vuran ABD karşıtlığını da etkileyecek. Zira Optimar Araştırma'nın Ocak sonunda yaptığı son anket, 'kendini ABD karşıtı olarak tanımlayan' kitlenin yüzde 71,9'a ulaştığını gösteriyor. Üstelik 'kısmen ABD karşıtıyım' diyenler yüzde 22,7; 'değilim' diyenler ise yüzde 5,4!.. Bir başka veri;
'Türkiye dış politikada hangi ülkelerle hareket etmeli' sorusuna verilen cevaplarda, 2015'te 'ABD' diyenlerin oranı yüzde 23,1 iken, 2018'de yüzde 12,3'e gerilemiş. Bu oran Rusya'nın (yüzde 25,9) ve Çin'in (yüzde 12,7) gerisinde. ABD karşıtlığı veya ABD'ye yönelik 'olumlu bakış' Avrupa'da da, dünyanın birçok başka ülkesinde de farklı değil.
Herkes yanılıyor olamaz...
VİZESİZ AB YAKIN MI?
Türkiye, AB'nin beklediği '72 kriter' mektubunu Brüksel'e ulaştırdı. 67 kriter tamamlamıştı. Kalan 5'inden kişisel verilerin korunması, polis güçleri arasında işbirliği, AB uyumlu pasaport gibi konular daha teknik ve uzlaşmaya açık. Tek sıkıntılı başlık 'terör yasaları'. AB, Türkiye'nin 'terör' tanımı konusunda Terörle Mücadele Kanunu başta olmak üzere bazı kanunlarda özgürlükçü düzenlemeler yapmasını bekliyor. Türkiye terörle mücadelede önemli başarı sağladı, şimdi terörü sınır ötesinde önleme peşinde. Bu da elini rahatlatıyor. Vize serbestisi için önce AB Komisyonu karar verecek; bu karar Avrupa Parlamentosu'nda ve 28 üye ülkenin liderlerinin oluşturduğu AB Konseyi'nde oylanacak. AP'den ret kararı çıksa bile konu yeniden AB Komisyonu'na gelecek; buradan kabul çıkarsa karar resmiyet kazanacak. Vize serbestisi kabul edilirse Türkiye Cumhuriyeti vatandaşları, AB üyesi ülkelere 3 aylığına vizesiz seyahat edebilecek. 26 Mart'a Bulgaristan'ın Varna kentinde Türkiye-AB zirvesi yapılacak. Ankara'da bu sürecin başlatılacağına dair güçlü bir beklenti var. Aynı beklenti kamuoyunda da gözleniyor. Optimar'ın 2015-18 araştırmaları arasındaki fark da bunu gösteriyor. Buna göre, Türkiye'de AB üyeliğine destek 2015 yüzde 68.6 iken, 2016'da yüzde 32,9'a düştü; 2018'de ise yüzde 51,6'ya yükseldi. Enteresan olan, 2015'te 'cevapsız/fikri yok' oranı yüzde 4,3 isen, 2018'de bu oran yüzde 21'lerde duruyor. AB'den Türkiye'ye gelecek her olumlu adım, destek oranını hızla yukarı çekebilecek.