Türkiye ve Rusya Halep’teki sivillerin ve muhariplerin tahliyesi için önemli bir görev üstlenmişken, Türkiye’nin Suriye’de PKK koridoruna izin vermeyeceği sahadaki etkinliğiyle netleşmişken ve Suriye’de siyasi çözüm için Rus-İran-Türkiye Dışişleri Bakanları görüşecekken Rusya’nın Ankara Büyükelçisi neredeyse FETÖ’cüyüm diye bağıran bir polisin suikastına uğradı.
Nusracı süsü verilmiş bir Haşhaşi eylemi!
Katilin FETÖ tedrisatından geçtiği açık. 15 Temmuz’dan sonra Türkiye’den kaçan FETÖ’cülerin sosyal medya paylaşımları da yeterince fikir veriyor. Saldırıdan saatler önce FETÖ hesaplarından “Türkiye’nin artık büyükelçiler için güvenli bir yer olmadığı” mesajı paylaşılıyor.
“Eylemi FETÖ üstlendi” diyebileceğimiz netlikte mesajlar bunlar.
Her şey o kadar ortada ki çakma Nusracı, kökten FETÖ’cü katili teşhis etmek sadece dakikalar sürüyor. Sorulardan biri, eylemin neden FETÖ kimliği bu kadar belirgin olan birine yaptırıldığı, kripto bir isim kullanma gereği duyulmadığı.
Katil, KPSS soru hırsızlığı soğuşturmasına adı karışmış biri. 15 Temmuz darbe girişiminden sonra açığa alınmış, sonra göreve iade edilmiş. FETÖ’nün dershanelerinden yetişmiş, FETÖ’nün hakim olduğu dönemde polis okulundan mezun olmuş.
Peki Nusracı taklidi niye?
Kemal Kılıçdaroğlu’na, Hürriyet gazetesine, iktidarı Nusra ile ilişkilendirmek isteyen bilumum çevrelere malzeme verebilmek için ihmal edilmemiş bir detaydır sadece.
Hürriyet gazetesinde daha yeni çıkan İngiltere menşeli “DEAŞ Türkiye’den kimyasal temin ediyor” yazısını hatırlayalım. Yani Nusra ambalajı boşuna değil.
Bir FETÖ’cüyü NATO, CIA ve İngiltere dışında kimlerin kullanabileceği sorusuna kafa yorarak ihtimalleri çoğaltmak elbette mümkün. Serbest çağrışım engellenemez. Ancak olaya FETÖ’nün bugüne kadar yapmış olduklarından hareketle bakmak daha akıllıca.
FETÖ, 7 Şubat’tan bu yana FETÖ, tüm eylemlerini göstere göstere yaptı. Gezi, 17-25 Aralık, 15 Temmuz...
Ellerini ovuşturarak duyurdukları Uludere olayı, iktidara yıkmaya çalıştıkları Muhsin Yazıcıoğlu suikastı, iç savaş provası olarak sahnelenen Kobani kalkışması...
Ya planladılar ya işbirliği yaptılar. Ve bunlar üzerinden Türkiye’yi yıpratmaya çalıştılar...
17-25 Aralık’tan sonra haklarında soruşturmalar açılmışken, pek çoğu ülke dışına kaçmış, şirketlerine kayyum atanmaya başlanmışken bile özgüvenleri yerinde tehdide devam ettiler.
15 Temmuz’dan sonra bile FETÖ’nün üyelerini yönetebildiğini gösteren veriler var. Daha yeni imamları toplantı halinde basıldı. Darbeden kısa süre sonra kaymakamlara”sıkı durun, başaramayacaklar” mesajı iletebildikleri ortaya çıktı.
Bu son olay ise, FETÖ’nün hala muvazzaf unsurlarıyla bir tür canlı bomba eylemi yapabilecek etkinlikte olduğu mesajı içeriyor.
Türkiye’nin ekonomisine gelebilecek zarar, FETÖ için elde var bir. Üstüne bir de ABD bizden vazgeçmiş değil mesajı...
Sonuçları itibariyle Türkiye’yi Rusya’dan uzaklaştırmayı başarabilselerdi bu da bonusu olurdu herhalde.
Yenilmiş örgütlerin amacı kazanmak değil zarar vermektir. Bunlar da FETÖ’nün son çırpınışları. Ama unutmayalım örgütler en büyük zararları kaybedecek bir şeyleri kalmadığında verir.
Suikast hedefine ulaşamadı. Rusya ve Türkiye’nin işbirliğiyle başlayan Suriye’deki tahliyeler, eyleme rağmen dün de devam etti.
Türkiye-Rusya-İran görüşmesi de ertelenmeksizin gerçekleşti ve siyasi çözüm için irade beyanı zikredildi.
Gezi kalkışmasının hedefi olan dev projelerden birinin daha açılışı gerçekleşti. Zor bir dönemden geçiyoruz. Zaman zaman soluğumuzun kesildiğini hissediyoruz. Ama dua ile sabır, basiret ve ferasetle bu dönemi atlatacağız.
Atlatmak zorundayız.
Milli seferberlik bu işte.