İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı 15 Temmuz darbe girişiminin uluslararası ayağı olduğu iddiasıyla FETÖ’cü eski CIA uzmanı Henri Barkey’e yakalama kararı çıkarttı. Haberi dün gazetemizin birinci sayfasında okumuş olmalısınız.. Barkey, 15-16 Temmuz 2016 tarihinde Büyükada Splendid Otel’de yapılan toplantının tertipleyicisi olmakla suçlanıyormuş.. Savcılık buradan hareketle, 15 Temmuz girişiminin bu buluşmayla organize edildiğini düşünüyor. Dolayısıyla bu toplantının beyni kabul edilen Barkey’i de önemsiyor.. Bu iddia doğru olabilir.. Olmayabilir de.. Yalnız ortada çok ilginç bir durum var.. 15 Temmuz’dan bu yana bir tarafta Akıncı Üssü’nde organize olan bir darbe girişimini ve onun Pensilvanya ayağını konuşuyorduk.. Bir de tam olarak ne olduğunu anlayamadığımız bir Büyükada toplantısını.. Şimdi ise anlıyoruz ki, savcılar Büyükada’yı, 15 Temmuz’un karargâhı olarak görüyormuş.. Bir kez daha altını çizerek söylüyorum.. Elimde kozmik bilgiler falan yok.. Ne yazılırsa onu okuyoruz.. Öyle diyorlarsa öyledir.. Ancak, Osman Kavala hakkındaki tutuklamaya sevk yazısına kadar ben, Büyükada toplantısının, 15 Temmuz’un tertiplendiği toplantı olduğunu ne bir iddianamede ne de bir suçlamada görmüştüm.. Bir ‘casusluk’ ithamı vardı, o da 17 sayfalık iddianameye konmadı zaten.. Ama Barkey ile ilgili suçlamada '15 Temmuz’ yazıyor.. Bir yerde film kopmuş gibi anlaşılan. Yani o toplantı darbe girişimi toplantısıydı ise eğer, katılımcılar neden bundan değil de başka suçlardan yargılanıyor?. Anlamaya çalışıyorum.. Ve de samimiyetle söylüyorum ki, çok ikna edici görünmüyor..
En hızlı kim dönebilir?
Bir tekaüt, Sözcü gazetesi davasında tanık olarak ifade verenlere, veryansın etmiş.. “Mahkemede doğru söyleyip gazetede şaşanlar” diyor.. Ne ilginç.. Oysa Ankara’da herkes bilir.. Bu arkadaş, Başbakanlık’ta danışman olduğu günlerden kalan kişisel hesabıyla vaktin dışişleri bakanı hakkında akla hayale gelmeyecek yazılar yazmıştı.. Erdoğan tarafından dışlandıktan sonra koşa koşa ona gitti sığındı.. Karakolda doğru söyleyip mahkemede şaşmanın bundan daha güçlü bir örneğini Türk siyaseti görmedi.. Şimdi gelmiş, ‘orada böyle diyorlardı, şurada başka diyorlar’ gibi analizler kastırıyor.. İlginç..
İşin MUSK’ını çıkarmak
Dahi Çocuk Elon Musk’la ilgili daha hangi haberleri okuyacağız fena halde meraktayım.. İlk gün Beştepe’deki kabulü ile birlikte Türkiye’nin gelecek perspektifi ve vizyon konuşuluyordu.. Instagram’da Anıtkabir fotoğrafı paylaştığında artık gönüllere taht kurmuştu.. Roketleri, tüp trenleri falan tartışılmaya başlandı.. Artık Musk, bizim dahi çocuğumuzdu adeta.. Ve en son olanlar oldu.. Musk hamama gitti. Dünkü gazetelerden biri hamamcıyı bulup, üzerinde peştemalıyla mülakat yaptı.. Hamamcı, Musk’ın sırtından çıkan ölü derileri nasıl köpükle yok ettiğini falan anlattı.. Bana sorarsanız çıta şu anda muazzam bir noktada.. Bakalım geçebilen olacak mı?..
İman tazelemek için Anıtkabir
Kemalettin Kamu, ne diyordu ünlü ‘Çankaya’ şiirinde?
“.. Ne örümcek, ne yosun, Ne mucize, ne füsun; Kâbe Arabın olsun, Çankaya bize yeter!..”
Meral Akşener’in, Anıtkabir ziyaretinden sonra kameralara yaptığı “İman tazelemeye geldim..” açıklamasını duyunca bu şiir geldi yine aklıma.. Müslüman kelime-i şehadetle imanını tazelerken, Sayın Akşener Anıtkabir’de mi iman tazeliyormuş? Bu işin bir sınırı yok mudur?.. Hac ibadetinden sonra 2013’te başını örten Hacı Meral Akşener’den, iman tazelemek için Anıtkabir’e giden Meral Akşener’in bir arası-ortası yok mudur?..