İhramımızı giydik.
Beyaz kefenimizi.
Rabb’imizin karşısında hiçliğimizi gösteren o bembeyaz giysimizi.
Sadece biz değil, Kâbe de gelişimizin hürmetine beyaz ihrama bürünmüş bulunuyor.
Kâbe’nin Sahibi’nin çağrısına uyup gelen mü’min kullarına bir armağanı gibi.
Hoşgeldiniz selamlaması gibi...
Evet, Kâbe tıpkı bizim gibi beyaz ihrama bürünmüş, etrafında dönüp dolaşıyoruz biz de aşkla.
Dilimizde Kâbe’nin Sahibi’ne dua ve yakarış...
7 kez dönüyoruz yeryüzünün her yerinden gelen muvahhid ve mü’min kardeşlerimizle...
“Dönüşünüz Rabb’inizedir!!” buyurur Kur’an.
Öldükten sonra Rabb’imize döndürüleceğimizi söyler Kur’an ama biz yaşarken de Rabb’imize dönüyoruz.
Yüzümüz sadece O’na karşı.
Sadece ve yalnızca O’nun karşısında boynumuz bükük.
Yeryüzü şeytanlarına karşı dik duran başımız bir tek O’nun karşısında eğik.
***
Arafat’a çıkmak için son hazırlıklarımızı yapıyoruz.
Tavaftan sonra sa’yimizi yapıyoruz büyük bir aşkla Hz. Hacer’i ve İsmail’i yeniden düşünerek.
Peygamberimiz Efendimiz, “Hac Arafat(ta)dır!” der.
Arafat’a çıkmadan hacı olamazsınız.
Arafat’a çıkmadan içinizdeki benliği öldüreceksiniz.
İçinizdeki şeytanı/şeytanlıkları...
Tavaf bu anlamda bir arınma sürecidir.
Araf’a çıkarkenki yol hazırlığıdır.
Manevi bir pusatlanmadır.
Çünkü Arafat’a büyük cihadın provası, içtiması hükmündedir.
Arafat’tan manen donanmış halde indiğimizde yeryüzünün tüm şeytanlarına karşı imanla ve aşkla cihada girişeceksiniz demektir.
Cihadınızı besleyen iman ve aşkın yanısıra öfkenizi de Arafat’a bileyeceksiniz.
Şeytanlara karşı öfkesi olmayanın imanı olmaz.
***
Gecenin geç bir vaktinde Arafat’a intikal ediyoruz.
Burada sabahlayacağız.
Ertesi gün öğle ve ikinci namazımızı birleştirerek kılacağız. (Cem’i takdim yapacağız.)
Sonra o muhteşem Arefe vakfesi.
Arafe, bilmek demektir.
Vakfe ise duruş...
Bilerek durmanın lezzetini Arafat’tan başka hiçbir yerde bulamazsınız.
Kendini bileceksin.
Rabbini bileceksin.
Rabbinin davasını bileceksin.
Rabbinin davasına düşman olanları bileceksin.
Ve sonrasında şeytanlara karşı kutsal cihada hazırlanacaksın.
Hayat, iman ve cihattan ibarettir çünkü.
Nefsinle cihat edeceksin.
İnsan ve cin suretindeki şeytanlarla cihat edeceksin.
Onların kurulu düzenleriyle...
Onların yeryüzündeki kurdukları zalim düzenleriyle...
Arafat’ta olmak böyle bir bilinçle kuşanmak anlamına gelir.
***
Arafat muhteşem dağ silsilelerinden oluşur.
Baktığınızda başka türlü anlamlar ve güzellikler görürsünüz.
Karşınızda Hz. Adem ile Havva’ya görürsünüz.
Hz. Adem babamız ile Hz. Havva anamızın şeytanın iğvasına kandıktan sonra cennetten gönderildiği yerdir Arafat...
Buralar Adem babamız ile Havva anamızın ve onlardan dünyaya gelen insan kardeşlerimizin ayak bastığı kutsal beldelerdir...
Şeytan da Adem ve Havva’dan önce buralara indirilmiştir.
O yüzden Arafat’tan indikten sonra o şeytanın/şeytanların üstüne hışımla yürür Peygamberimiz.
Camarat’ta ilkin büyük şeytan taşlanır.
Sonraki iki gün ise küçük, orta ve büyük şeytan taşlanır.
Arafat’taki Cebeli Rahme dağının ihtişamına diyecek yok.
Peygamberimizin Veda Hutbesi diye anılan İslam’ın manifestosu işte burada Nemire Mescidi’nde okunmuştur.
Veda Hutbesi’ni herkes tekrar tekrar okumalı.
Çünkü Veda hutbesi, Adem’in tüm çocukları için, tüm mü’minler için her iki dünyada kurtuluşun yolunu gösteren bir pusuladır.
***
İşte Müzdelife’deyiz.
Akşam ve yatsı namazlarımızı bir arada kılıyoruz tıpkı Peygamberimiz ve arkadaşları gibi. (Cem’i tehir.)
Gecenin sabaha evrildiği o saatlerde içimiz imanla ve aşkla doluyor.
Şeytanların bulunduğu Camarat’a doğru gidiyoruz.
Büyük şeytanı büyük bir öfkeyle taşlıyoruz. (Nohut büyüklüğünde yedi taş ile.)
Bu sembolik ibadetin anlamını bilen bilir.
Ve ben büyük şeytanı taşlarken Pensilvanya’daki İblis’i gözümün önüne getiriyorum.
Camarat’taki şeytanların şahsında yeryüzünün bütün şeytanlarını lanetliyorum.
Onlara karşı imanımı ve kinimi bileyerek dönüyorum.
Camarat’taki büyük şeytanın yerini bugün hangi devletin aldığını buradan bir kez daha belleğime kazıyarak dönüyorum.
***
O büyük şeytan sadece Pensilvanya’daki şeytanı değil Kandil’in İblis’lerini de alarak yolumuzu kesmeye çalışıyor.
Arafat’tan büyük bir iman, aşk, sabır ve öfkeyle dönen Adem’in çocuklarını asla yenemeyeceksiniz.
Çünkü Allah bizimle beraberdir.