Allah hepsinden razı olsun, Said b. Âmir, Hz. Ömer halife olduğunda ona demişti ki, ‘Ey Ömer! Halkın işlerini yaparken Allah’tan kork, Allah’ın emirlerini yerine getirirken insanlardan korkma. Sözün fiiline aykırı olmasın. Zira sözün en hayırlısı, fiilin doğruladığıdır.
Ey Ömer! İşlerini üzerine aldığın uzak-yakın herkesle ilgilen. Kendin için istediğini onlar için de iste. İstemediğini onlara da isteme. Allah’ın emrini yaparken hiçbir dedikodudan ve kınamadan korkma.’
Hz. Ömer bütün itirazlarına rağmen onu, Humus’a vali tayin etti.
Said bir maaş bağlanmasını da ‘Gerek yok, beytülmalden aldığım bana yetiyor’ diyerek kabul etmedi.
***
Aradan zaman geçti Humus’tan Medine’ye gelen bir heyetle görüşen Hz. Ömer onlardan yardım göndermek için Humus’taki fakirlerin isimlerini istedi.
Hz. Ömer’e verilen fukara listesinde Said b. Âmir’in ismi de vardı.
Şaşırdı, acaba aynı isimde başkası da mı var diyerek hayretle sordu heyet ‘Sizin valiniz!’ cevabını verince Hz. Ömer ağladı, heyetle Said’in şahsi ihtiyaçları için bin dinar gönderdi.
Humus’ta para kesesi Said’e verilince, başına bir felaket gelmişçesine “İnna lillahi ve inna ileyhi raciun” demeye başladı.
Hanımı telaşlandı, ‘Ne oldu Said, müminlerin emiri mi vefat etti?’ diye sordu. Said, ’Daha büyük bir felaket’ dedi. Hanımı, ‘Yoksa Müslümanlar bir savaşı mı kaybetti?’ dedi. Said, ‘Daha büyük bir felaket!’ deyince, ‘Ondan daha büyük felaket ne ola ki?’ diye sordu. Said: ‘Ahiretimi ifsat için dünya üzerime geldi evimin içine fitne girdi!’
Hanımı paradan habersiz, ‘O fitneden kurtul o zaman!’ dedi. Said, ‘Kurtulmam için bana yardım eder misin?’ diye sordu, hanımı, ’Elbette’ deyince keseyi aldı ve altınları fakir Müslümanlara dağıttı!
***
Bir müddet sonra Hz. Ömer Şam bölgesine geldi. Humus’a vardığında halka ‘Valinizi nasıl buldunuz?’ diye sordu.
Halk, ‘Valimiz iyi fakat kuşluk vaktinden önce evinden çıkmıyor. Geceleri kimseyle görüşmüyor. Ayda bir gün dışarıya hiç çıkmıyor. Arada bir de bayılıyor!’ diyerek şikayet etti.
Hz. Ömer bu şikayetleri sorunca Humus valisi Said b. Âmir dedi ki: ‘Doğrudur müminlerin emiri. Bu konuları konuşmayı hiç istemem ama madem kaçış yok söyleyeyim. Benim hizmetçim yok her sabah ailemin ekmek ihtiyacı için hamur yoğuruyorum biraz mayalanmasını bekliyorum sonra ekmek pişiriyorum, abdest alıp çıkıyorum. O yüzden sabahları gecikiyorum.
Geceleri kimseyle görüşmüyorum doğru, çünkü gündüzü halka geceyi Hakk’a ayırıyorum ibadetle meşgulüm.
Ayda bir gün hiç dışarı çıkmıyorum o da doğru. Dedim ya hizmetçim yok ve üzerimdeki şu elbiseden başka giyeceğim de bulunmuyor. Ayda bir kez onu yıkıyorum o kuruyuncaya kadar bekliyorum kuruyunca akşama doğru çıkıyorum.
Bayılmama gelince, ben Hubeyb’in katledilmesine şahit oldum o zaman müşriktim. Hubeyb’in“Vallahi Muhammed’in (s.a.) değil burada olmasını, ona bir diken batırılması karşılığında dahi kurtulmayı istemem” diyerek şehid edildiğinde ben nasıl o gün ona yardım edemedim diye düşünüyorum ve Allah’ın beni bağışlamayacağı korkusuyla bayılıyorum.
***
Hz. Ömer ‘Allah’a hamd olsun Said beni hayal kırıklığına uğratmadı’ diyerek Medine’ye döndü ve ona bin dinar daha gönderdi.
Said’in hanımı parayı görünce, ‘Allah’a şükürler olsun seni sıkıntıdan kurtardı. Şimdi bir hizmetçi bul ve biraz yiyecek al’ dedi. Said, ‘Daha iyi bir şey yapalım ne dersin? Bize daha büyük bir kazanç temin edecek birine verelim!’ deyince hanımı ‘Kime?’ diye sordu. Said, ‘Karz-ı hasen olarak Allah’a verelim!’, hanımı da ‘Olur!’ dedi.
Said hemen paraları keselere koydu ve birine vererek: Al bunları filan dul kadına, filan yetime, filan fakire ve filan filan ihtiyaç sahiplerine dağıt!’ dedi.