Salı akşamı Adana’dan gelen acı haber, yoğun gündemin başına oturdu.
Kahreden bir ızdırap ve çaresizlik-öfke karışımı bir tepki…
O akşam bu duygularla sosyal medyada paylaştığım mesajda “En küçük bir ihmal varsa hesabı sorulmalı” demiştim.
Yurdun kime ait olduğu bile belli olmadan verilmiş; yalın bir tepkiydi bu…
Nitekim, ertesi gün, yanan yurdun bir cemaate ait olduğu ortaya çıktı ama biz aynı tutumu sürdürdük ve ilk tespitler çerçevesinde “Can yakan ihmaller” diye manşet attık.
Benzer facialarda kimin ihmali varsa, hem yargı hem de toplum tarafından sorgulanmalıdır.
Ama bu “sorgulama”ya ideolojik veya siyasi bir intikam hırsıyla yaklaşılmamalıdır.
Çünkü bu tür abanmalar, bu sorgulamayı zehirlemekte ve saptırmaktadır.
Hele şu ücret karşılığı ağlayan ağıtçı kadınlar gibi her olaya koşan, kadrolu felaket tellalı vekiller…
Allah aşkına siz bir yere gitmeyin.
Siz mağdur filan savunmuyorsunuz. En acı hadiseleri bile siyasi çıkarınız için tepe tepe kullanıyorsunuz. Bu arada da olaylara siyasi bir kimlik katarak aydınlanmasını önlüyorsunuz.
Gidin başka yere kusun
Din ve dindarlara duyduğunuz öfkeyi gidin başka yerde kusun.
Sonuç odaklı bir sorgulama için olmazsa olmaz steril ortamı bu ifrazatınızla kirletmeyin.
Sonuç almamızı engelliyorsunuz.
Bir kere “insanlık” yapın ve “insanı” ilgilendiren konuları bari istismar etmeyin.
Adana’daki yurt yangınını didik didik araştıralım (ki biz de onu yapıyoruz). İhmal ve kusurların peşini bırakmayalım.
Ama böyle bir tartışmada iki saat boyunca kırık plak gibi “Süleymancılar, cemaat yurtları…” deyip duran bir gazeteci kılıklı militanın niyeti bu ihmalleri ortaya çıkarmak filan değildir.
İşte bu yüzünden mesele başka bir düzleme taşınmakta, sonra da kapanıp gitmektedir.
Bu yangından hareketle “Cemaat yurtları kapatılsın” demek konuyu saptırmaktır.
Devlet yurtlarının mükemmel olduğunu kim söylüyor ki?
Meseleyi bir zamanların “cemaat yurtları”na götürmek ise sinsi bir FETÖ propagandasıdır.
Çünkü oralarda mesele binalar değildi.
Yani, PKK son derece modern bir yurt açsa ve Kandil’e militan yetiştirse “Burası çok modern bir yurt, aynen devam” mı diyeceğiz?
Gelelim hormonsuz sorgulamaya
AB kriterlerini bendeniz en çok insan hayatına kazandıracağı standartlar sebebiyle önemsemiş ve desteklemiştim, bu açıdan hâlâ da önemsiyorum.
Bu çerçevede “insan”ı ilgilendiren sıhhi tesisat, yapı malzemeleri ve iskan şartları gibi konularda çok önemli standartların devreye sokulduğunu biliyorum.
Peki bu standartlara niye uyulmuyor, neden denetlenmiyor veya denetlenmiş gibi yapılıyor?
Bu kadar can yandıktan sonra yurt yetkililerinin, “Biz bu malzemelerin kullanılmaması gerektiğini bilmiyorduk” demesi de yerel sorumluların “Kontrol ettik ama…” diye başlayan cümlesi de ciddiyetsizliktir.
Dalga mı geçiyorsunuz beyler…
Uyguladığınız deneme yanılma sisteminin malzemesi “insan”dır.
Ve, Adana’dan Ankara’ya kadar uzayan sorumlular silsilesi…
İnsanlar öldükten sonra tedbir alınması da duyarsızlık demektir…
Yurtlarda denetimin arttırılması için 12 fidanın; daha büyümeden toprağa gömülmesi mi gerekiyordu?..
Veya yurtların tamamen Milli Eğitim’e bağlanması için bu kadar yıl neden beklendi?
***
Devletin, FETÖ ve PKK-PYD terörü ile mücadele başta olmak üzere ağır meselelerle boğuştuğunu biliyoruz.
Ama gençlik, uyuşturucu, eğitim, sağlık gibi bireyi ilgilendiren şeyler ihmali de, imhali de kaldırmaz.
Malum, önce insan...