Murat Belge’miz, AB’nin kendisinin değil, şart koştuğu demokratik standartların önemli olduğunu söylüyor. Bizi almazlarsa, almasınlarmış... Aslında, biz bu standartlara, AK Parti’nin “AB’ye katılacağız” dediği dönemde epeyce yaklaşmışız.
Peki, şimdi?
Şimdi Osman Kavala’yı yargılıyormuşuz, Ahmet Altan ya da Nazlı Ilıcak’ın “sübliminal mesaj” vererek darbe yaptığını ileri sürüyormuşuz.
Murat Belge’ye, “Cumhurbaşkanı’nı öldürecekler, cesedini de çöplüğe atacaklar” sözü ve “Yine yeşillendi fındık dalları” türküsüyle ne mesajı verildiğini sormayalım.
Şunu soralım:
Fetullahçıların Emniyet ve Yargı’ya çöreklenip peş peşe operasyon yaptıkları dönemi AB hedefine yaklaşma konusunda ideal buluyorsunuz, iyi ediyorsunuz da... “Yargılananlar”ın kimliği değişince neden o idealizmi tersine çeviriyorsunuz?
Erdoğan’a itiraz ettiğiniz kadar, Fetullah’a itiraz etmediniz.
Erdoğan’ı kriminalize ettiğiniz kadar, Fetullah’ı kriminalize etmediniz.
Şunu mu demek istiyorsunuz:
İlker Başbuğ bile yargılanabilir ama Fetullah’la dirsek teması olan hiçbir liberal yargılanamaz...
Ergenekon ve Balyoz operasyonlarıyla kimi TSK unsurlarına gadredilebilir ama “Yine yeşillendi fındık dalları” diye kırıtıp ertesi günkü darbeyi haber veren Nazlı Ilıcak hâkim karşısına bile çıkarılamaz.
Bu mu?
Hazır konu açılmışken, bir soru daha soralım Murat Belge’ye:
Bize bugüne kadar “anti militaristmiş gibi” yapan liberallerimiz (buna, kendilerine “sosyalist” sürü veren bazı aydınlar da dâhildir), Gezi ve 17/25 Aralık bozgunundan sonra neden bir darbeyi “arzular” ve “kışkırtır” hale geldiler?
Murat Belge’nin kendisi bile, bir “darbe”yi istiyor ve bekliyordu?
Kendisiyle yapılmış müteaddit söyleşilere ve yazdığı yazılara bakalım.
Belge, “27 Mayıs benzeri” bir darbe bekliyordu.
Çünkü aldığı enformasyon (bu enformasyonun kaynağı elbette Fetullahçılardı) bu yöndeydi.
Kurnaz ve soğukkanlı bir anti militarist olduğu için, “Altan biraderler” gibi “darbe enformasyonuna” balıklama atlayıp pozisyon kapmaya uğraşmıyordu.
Hiç temenni etmiyormuş gibi yapıp, “gidişatın” 27 Mayıs benzeri bir darbeyi gündeme gelebileceğini söylüyordu.
Evet, bunları bize kurnazca anti militaristmiş gibi yapan Murat Belge söylüyordu.
Bugün içeride değilse, bunu o “kurnaz soğukkanlılığına” borçludur... Mesele “sübliminal mesaj”sa, bunun kralını veriyordu oysa...
Fakat Murat Belge’yi “asrın filozofu” sayan Ömer Laçiner hiç de soğukkanlı değildi, “Erdoğan’ın demokrasi dışı yollarla da olsa, mutlaka indirilmesi gerektiğini” savunuyordu. Üstelik bu değerli görüşlerini, bugün kapalı bulunan bir FETÖ kanalında dile getiriyordu.
Kelimelere dans ettirme becerisine sahip Ahmet Altan, Türkiye’nin kurtuluşunun, ancak, “darbe” ve “iç savaş” gibi büyük bir altüst oluşla mümkün olabileceğini yazıyordu.
Kardeşi de (ikinci cumhuriyetçi, liberal ve darbe karşıtı geçinen Mehmet Altan da) zaman zaman “benzeri düşünceleri” dile getiriyordu. Doğrudan “darbe”yi ima etmese de, “iç savaşın kanlı cehennemini” öneriyordu.
Mesele “Erdoğan’dan kurtulmak”sa, en ehven yolun bir iç savaş olduğunu ima eden, hatta bunu özendiren yazılar yazıyordu.
Soruyu tekrarlayalım:
FETÖ müktesebatıyla mücadele başlayınca, niçin bir darbeyi arzular (hatta özendirir) hale geldiniz Murat Belge ve bugün (durum kavlinizce eskisinden daha kötü olduğu halde) niçin “iç savaş” türünden “kurtuluş reçeteleri” sunmuyorsunuz?