‘Swis Army Man’, Sundance Film Festivali’nde yönetmen ödülünü alan bir film. Bağımsız sinemanın önemli oyuncularından Paul Dano ile Daniel Redcliff bu yapımda başrolleri paylaşıyor...
Yazının başlığını verdikten sonra biraz rahatsız olmadım değil. Çünkü ‘hayal gücünün fazlası olur mu’ diye içimde hep bir soru var. Belki de fazla az meselesi değildir beni rahatsız eden filmde. Belki yönetmenlerin hayal güclerine bu kadar avam dışavurumlarla ortaya koymalarıdır. Dan Kwan ve Daniel Scheinert’in ilk uzun metraj filmi ‘Swiss Army Man.’ İkili daha önce kısa filmler ve birkaç televizyon dizisinin bölümlerini çekmiş. İlk kez Hollywood yıldızlarıyla çalışıyorlar. İlk filmlerde çoğunlukla eleştirdiğimiz şey oyuncu yönetimi veya senaryo hatalarıdır ama bu filmde eleştirinin sebebi farklı. Filmde aslında muhteşem bir cast çalışması ve ortaya konan iyi bir iş var. Filmin başrolünde oynayan Paul Dano genç yaşına rağmen kendini kanıtlamış ve hatta başarılarıyla eskimiş bir isim bile sayılır. Diğer Hollywood yıldızlarından onu ayıran, filmlerinde çok keskin bir Amerikan bağımsız sineması etkisi olması. Hangi ünlüyle rol paylaşırsa paylaşsın o film Dano sayesinde bağımsız sinemanın bir uzantısı oluyor. Bu kadar güçlü bir karizması var. Daniel Radcliff ise ‘Harry Potter’ serisinden sonra ‘iyi oyuncuyum’ iddiasını güçlendirmek istediği filmlerle karşımıza çıktı. Bazıları ‘Kill Your Darlings’ ve ‘Horns’ gibi idare eden filmlerdi, bazıları ise kötüydü. İşin aslı Redcliff ne maskülen filmleri taşıyacak karizmaya sahip ne de jön olabilecek yakışıklılığa. Dano gibi bağımsız sinemanın çapası olabilecek bir entelektüel derinliği de yok. O ancak yan karakterlerde devam edebilir. Zaten bu filmde de durum böyle. Paul Dano filmin ana karakteri Radcliff ise tamamlayıcı bir karakter. Kısacası film şekil olarak yerine oturmuş bir yapım ama mesajları ve bu mesajları vermek için kullandığı isyankar dil çok avam. Bu aslında dönemimizin sorunu. Kreatif olmak için bir şeyleri yıkmak, yerleşik kurallara karşı çıkmak ve isyan etmek tamam. Ama bunu yaparken biraz da estetiğe dikkat etmek gerekmiyor mu? İnsanlığın sürekli çirkin yönünü bu kadar öne çıkarmak senaristlerin kompleksleri olduğunu göstermiyor mu? Niye bu kadar basitliği yücelten bir dil kullanılmak zorunda? Film çok önemli duyguları, kavramları içinde barındırıyor ama onları dışavurmak için o kadar çirkin örnekler ortaya koyuyor ki biz seyrederken sıkılıyoruz. Filmin konusunu kısaca anlatalım ve neye avam dediğimizi, yapımın basitliği nasıl yücelttiğini örnekleyelim. Küçük ıssız bir adada tek başına olan Hank umutsuzluktan intihar etmek üzeredir. Tam boynuna ipi geçirdiği an kıyıda uzanmış bir insan görür. Dalgaların arasında kumsala sürüklenen bu erkek hareketsizdir. Hank son anda intihardan vazgeçip bu yabancının yanına koşar fakat genç adam ölmüştür. Tekrar intihar için ipinin başına dönen Hank cesedin gaz çıkararak suda ilerlediğini görür. Ve aklına bir fikir gelir. Cesedin üzerine binip onun gaz çıkarması sayesinde yolculuk yapacaktır. Aslında konuyu burada kessem hiç fark etmez neyi eleştirdiğimi anlamışsınızdır. Neyse biz konuyu bağlayalım. Bu şekilde ana karaya çıkarlar ve cesetle Hank’in arasında bir arkadaşlık doğar. Ceset de garip bir şekilde konuşmaya ve hareketlenmeye başlar. Bu arkadaşlık içinde yalnızlık, kadınlar, inanç, hayatta kalmanın anlamı, yaşama cesaret gösterip bağlanma gibi evrensel sohbetler ve örneklemeler görürüz. Fakat bu örneklemeler o kadar avamdır ki dönemimizin basitliği yüceltme tavrının keskin bir ifadesidir neredeyse. İşte bu filmi bu yüzden sevmedim. Bana seçkinci diyebilirsiniz ama hayatın hiç bir noktasında bu kadar çirkinliği kabul edemiyorum. Bir hikaye ve film hayatın çirkinliğini içinde tabii ki barındırır ama o çirkinliği yüceltmez. Sundance Film Festivali’nde yönetmen ödülünü alan ve çok beğenildiği söylenen bu filmi sevmedim.
VİZYONDAKİLER
İsra & Sihirli Kitap
Dokuz yaşındaki İsra okul gezisi ile bir kütüphaneye ziyarete gider ve orada kütüphanenin gizemli bir bölümüne ulaşır. OradaBay Gugle ve sihirli kitapla tanışır. Genç Alex’i Şeker Şatosu’ndan kurtarmasını isterler. İsra kendisini rahatlık ve huzur diyarına benzeyen bir Şeker Şatosu’nun içerisinde bulur. Şeker Şatosu, Şato Hanımı tarafından korunmaktadır ve esirini hiç de göndermek niyetinde değildir.
FİLMİN KÜNYESİ
Filmin orijinal adı: Isra en Het Magische Boek
Yönetmen: R. Kan Albay
Senarist: Valerie Deridder
Oynayanlar: Valerie Deridder, Tamer Karadağlı, R. Kan Albay, Isra Dela
Yapım: 2016, Belçika, 85 Dk.
John Wick Chapter 2
Kurşun geçirmez John Wick’le karşılaşmaya hazır mısınız? Emekli tetikçi John Wick’in soluksuz aksiyonu bu kez Roma sokaklarında devam ediyor. Kadroya yeni eklenen isimler ile intikam büyüyor ve artık o çok daha sert.
FİLMİN KÜNYESİ
Yönetmen: David Leitch, Chad Stahelski
Senarist: Derek Kolstad
Oynayanlar:Keanu Reeves, Laurance Fishburne, Bridget Moynahan, Ruby Rose
Yapım: 2016, ABD, 122 Dk.
Lego Batman Filmi
Kendini lider olarak tanımlayan Lego Batman şimdi sinemada kendi macerasında başrolü oynuyor. Gotham’da büyük değişiklikler dönmektedir ve eğer şehri düşman Joker’in elinden almak istiyorsa Lego Batman yasadışı bir iş yapmak zorunda kalabilecektir. Belki başkalarıyla birlikte çalışmayı deneyebilir ve belki sadece rahatlamayı öğrenebilecektir.
FİLMİN KÜNYESİ
Filmin orijinal adı: The Lego Batman Movie
Yönetmen: Chris McKay
Senarist: Seth Grahame-Smith
Seslendirenler: Rosario Dawson, Will Arnett, Ralph Fiennes, Michael Cera
Yapım: 2016, Danimarka, ABD, 104 Dk.
Enkaz
Deprem sonrası enkazın altında gözlerini açan Nisa, sıkıştığı yerden kurtulmaya çabalarken üstündeki küçük delikten gördüğü gökyüzü onu yaşama bağlar. Aynı gökyüzü altında paralel olarak devam eden hikâyede tek başına uçsuz bucaksız doğaya adapte olmayan Barış’ı her gün video günlük tutarak Nisa’nın hikâyesindeki ipuçlarını açığa çıkarır. Filmin Görüntü Yönetmenliğini Barış Akyüz yapıyor.
FİLMİN KÜNYESİ
Yönetmen: Alpgiray M. Uğurlu
Senarist: Alpgiray M. Uğurlu
Oynayanlar: Akasya Asıltürkmen, Berke Üzrek
Yapım: 2016, Türkiye
Anastasia tutkulu milyoner Christian Grey ile yaşadığı ilişkisini geride bırakmaya çalışmaktadır. Ancak bu sandığı kadar kolay olmaz. Yeniden bir araya gelen çiftin yaşadığı zorluklar barışmalarıyla birlikte bitmeyecektir. Christian geçmişinden gelen şeytanları ile yüzleşmek zorunda kalırken, Anastasia da Grey’in geçmişinde kalan ancak onu unutmamış kadınların öfke ve kıskançlıklarıyla yüzleşecektir.
FİLMİN KÜNYESİ
Filmin orijinal adı: Fifty Shades Darker
Yönetmen: James Foley
Senarist: Niall Leonard
Oynayanlar: Dakota Johnson,
Jamie Dornan, Bella Heathcote
Yapım: 2016, ABD, 115 Dk.