Fırat Kalkanı Harekatı'nın El-Bab virajı dönüldü, TSK desteğindeki ÖSO, yolunu Münbiç'e çevirdi, baktık, karşımızda hiç akla gelmeyecek bir askeri ittifak: ABD ve Rus askerleri, PKK'nın korunması işini birlikte üstlenmişler!.. Amerikan askeri telaşla Türkiye'ye karşı bayrak gösteriyor, Rus askeri, PKK'lı ile halay çekiyor...
Dünyanın bir ve iki numaralı ordularının Türk Silahlı Kuvvetleri'ne karşı ani işbirliğini de görmüş olduk... Olsun, 21'nci yüzyıl belli ki sürprizlerle dolu bir yüzyıl olacak, kimbilir -hayırlısını dileyelim- daha neler göreceğiz...
Bir referandum kararı aldık... Aldığımız karar çok sıradan bir karar ama arkasındaki öykünün derinliği işin giderek küresel güçler açısından hayat-memat meselesine dönmesine neden oldu...
Bir referandum yapıp, siyasi sistemi değiştireceğiz, bu süreçte içimizdeki meşru siyasetin bir kanadının ve vatandaşlarımızın bir bölümünün bu kararı eleştirmesi, karşı çıkması doğaldır ama olay, bir anda sınırların ötesine taştı, Almanya'nın müteahhitliğinde Türkiye'ye dönük büyük bir kampanyanın nedeni oldu...
Vatandaş şimdi haklı olarak soruyor: Arkadaş ben burada kendi siyasi sistemde bir değişiklik, bir reform yapacağım da, bu Alman'a, Hollandalı'ya falan neden bir haller geldi?..
Aslında anti-emperyalist mücadele veren ve bu ülkenin üzerine 1960 darbesiyle giydirilmiş vesayet gömleğini anlatmaya çalışanları haklı çıkartan ama neresinden baksanız üzücü gelişmeler bunlar...
Türkiye'nin siyasi gücünü merkezileştirmesi, yeni sistemi ile koalisyon seçeneklerini sıfırlaması ve halkın bu konudaki kararlı duruşu NATO müttefiklerimizi rahatsız etmiş durumda... Aslında, bence, 15 Temmuz karanlık akşamının 16 Temmuz'un aydınlık sabahına ulaşması karşısında yaşadıkları şoku da tam olarak atlatabilmiş değiller... Halleri içler acısı...
Demokrasi dersi vermeye çalıştıkları Türk halkının tankları ezip geçmesi karşısında tam bir ay dillerini yutmuş, öyle kalmışlardı...
Hala, bir darbeyi püskürtmüş millete, "Avrupa değerlerinden uzaklaşıyor" mavalıyla ders vermeye kalkıyorlar, nedeni, darbecileri hızlı bir şekilde içeri tıkmamız, PKK terörünü de memleketten kazımamız...
Bunların topraklarında teröristler mitingler yapabilir ama Türkiye'nin meşru siyasetçileri yapamaz, Betül Kaya örneğinde olduğu gibi, sokaklarında teröristler dolaşırken, bir Türk bakan polis eskortlarında Almanya sınırına bırakılabilir...
Hiç sinirlenmedim, inanın... Hatta yaşanılan bu olayların bizim memleketin hayrına olduğuna da inanıyorum...
Türkiye'nin esiri oluyorlar...
Faşizm'in en tehlikeli yönü sinsi olmasıdır... Büyük yıkımlara neden olur, sonra, insanlığın iyi yüzü onun üzerine gider, yıkar, etkisiz hale getirir ama, faşizm, bir kez sosyal-siyasal dokuya girmişse, asla yok olmaz. Bekler. Gün ve zamanı geldiğinde yeniden ortaya çıkar... Faşizmin son yıkımı, 1945'te sonlandırıldı fakat bakın, o kadar büyük bir çöküşün yaşandığı günlerden yalnız 70 yıl sonra, yine Almanya, Avusturya, Hollanda gibi Nazizm'e topraklık yapmış ülkelerde nasıl yükseliyor...
Hollanda hükümetinin son krizdeki tutumunun öne çıkan nedeni, iç siyaset kaygılarından... Çarşamba günü bir seçim yapılacak ve kamuoyu yoklamalarında Hollandalı seçmenin Wilders'in partisi en büyük parti haline getirdiği görülüyor...
Türkiye'ye büyük bir terbiyesizlik sergileyen Rutte hükümetinin kendi kamuoyuna bu krizde vermeye çalıştığı mesaj ise şu: Wilders dediğiniz, sahte faşisttir, asıl Türk ve tabii ki İslam karşıtı faşist olan benim, Wilders'e oy vereceğinize asıl güçlü ve kararlı faşist olan bize oy verin...
İşin özeti bu...
Avrupa'daki aşırı sağcı faşist partilerin yükselişini önlemek isteyen merkez sağ politikacıların faşistlerin İslam ve Türk karşıtı söylemlerini merkeze taşımaları, giderek bu sloganların iş başındaki hükümetlerin icraatlarına yansıması bir tek sonuç doğrurur: Türkiye bundan böyle Avrupa ülkelerinin önemli bir bölümünün iç siyasetini belirleyecek karakter olarak ortaya çıkar...
Hollanda örneği açıktır: İç siyasette Türkiye düşmanlığının ana unsur olarak kullanılmış olması, ülkenin politikacılarını Türkiye bağımlısı hale getirdi...
Biz bugüne kadar, Avrupalı aklı başında politikacılarla yükselen faşizmin önlenmesi konusunda ortaklık kurabileceğimize inanıyorduk, bundan böyle tabii ki, faşizmin hedef aldığı vatandaşlarımızı koruma amaçlı bir politikamız olacak...
Biz Osmanlı torunuyuz, bu alacağımız önlemler, Avrupa'da yükselen faşizmin ayak seslerini duymayan veya postal seslerini duyurmaya çalışan faşistlerin canlarını yakar mı, hep birlikte zaman içinde göreceğiz...
Münbiç'e gidiyoruz karşımızda ABD-Rus askeri ittifakı...
Referandum yapalım dedik, bütün Avrupa ayakta...
Darbe püskürttük, darbeciler kollanıyor, darbeyi püskürtmüş ve bir demokrasi destanı yazmış milletin bakanları sınırlarda durduruluyor...
Biz güçlendiğimizi hissediyorduk ama bu kadar güçlendiğimizi de tahmin edemiyorduk...
Adamlar ciddi panikte...