Başkan Erdoğan deprem bölgesini ziyaretinde, 'Yıkılan yerleri, bir yılda ayağa kaldırırız. Kimsenin endişesi olmasın; evsiz kalan tüm vatandaşlarımızı bir yıl sonra yeni evlerinde iskân ettiririz. Tıpkı Van'da, Elazığ'da Malatya'da, Giresun'da, Kastamonu'da ve İzmir'de yaptığımız gibi...' diyerek depremin maddi hasarını, 'Yüreklerdeki yangını söndürmek için çalışacağız.' diyerek depremin manevi hasarını gidermeyi vadetti.
Başkan Erdoğan'ın en bariz özelliklerinden biri verdiği sözü tutuyor olmasıdır.
Birileri verilen söz ile gösterilen hedefi karıştırıyorlar ve mesela ihracatta 2023 hedefi 500 milyar dolardı, 250 milyar oldu '500 olmadı sözünü tutmadı' diyerek ucuz politika yapıyorlar.
İhracatta, milli gelirde, savunmada, üretimde ve benzeri alanlarda gösterilen hedefler siyasetçilerin ulaşmayı arzuladıkları noktayı gösterir. Hedefe ulaşmak için gayret sarf edilir. Belirlenen hedefi ulaşılamamış olmak başarısızlık değildir.
Siyasetçi nihai hedefine ulaşmadı diye yalancılıkla itham edilmez. O zaman iktidar olamayan bütün siyasilere yalancı demek gerekir!
Söz ise farklıdır.
Sözleşmelilere kadro sözü veren iktidar kadro vermezse sözünde durmamış olur. Öğrencilere ücretsiz kitap sözü veren iktidar vermezse sözünde durmamış olur. 3600 gösterge sözü verip yerine getirmezse sözünde durmamış olur. Örnekleri artırabiliriz.
Başkan Erdoğan bugüne kadar verdiği sözleri tutan bir siyasetçi profili çizmiştir.
Deprem konusunda da Van'da, Elazığ'da Malatya'da, Giresun'da, Kastamonu'da ve İzmir'de verdiği sözleri tuttuğu gibi bu depremin hasarlarını da telafi edecek iradeye birikim ve tecrübeye sahiptir.
Milletin ve ümmetin gösterdiği fedakârlık ve devletin imkânları bu iradeyle bir araya gelince depremin maddi hasarlarının giderilmesi için şartlar oluşmuş demektir.
Bu depremde ayrıca devlet liyakatini de ispat etmiştir.
TOKİ'nin 10 deprem ilinde yaptığı 133 bin 759 konuttan hiç biri yıkılmamıştır!
Milletin seferberliği, deprem bölgesindeki tüm ihtiyaçları fazlasıyla karşılamış, yapılan ayni desteklerin fazla gelen kısmı depolara stoklanmaya başlamıştır.
Yardım taşıyan tırlar kilometrelerce kuyruk halinde sırasını bekleyecek kadar çoktur.
Milletimiz dayanışmanın ne demek olduğunu göstermiştir.
Türkiye son yirmi yıllık sürede milli hasılasına oranla dünyada insani yardım yapma hususunda birinci sıradadır.
Arakan göçmenlerinden ABD'deki Kızılderililere kadar yardım elini uzatan Türkiye bunun karşılığını da bugün fazlasıyla görmektedir.
Kendileri yardıma muhtaç olan ama Türkiye'deki felakete destek vermek için kulağındaki küpesini parmağındaki yüzüğünü cebindeki üç kuruşunu bağışlayan yoksul Müslümanların bu fedakârlığının adı ümmet bilincidir.
Yönetimler ne kadar dağınık olurlarsa olsunlar, din kardeşliğinin bilincinde olan İslam Ümmeti bu felakette bir kez daha birlik ve beraberliğini göstermiş oldu.
Afganistan Mezar-ı Şerif'te küpesini yüzüğünü bağışlayan kardeşlerimiz, kıt imkanlara rağmen destek göndermeye çalışan Ahıska Türkleri, Makedonya'dan, Kosova'dan Erbil'den Kerkük'ten, Sudan, Libya Cezayir'den, Moritanya, Fas, Pakistan Malezya Endonezya'dan, Filistin'den ve sayamayacağım diğer ülke ve şehirlerden Türkiye'nin imdadına yetişmeye çalışanları ve ümmetin bu ülkeye olan sevgilerini görünce ümitlerimiz daha da artırıyor!
Milletimizin bu fedakârlığı ümmetin bu büyük desteği ile inşallah bunun da üstesinden geliriz.
Felaket çok büyük. Asrın felaketi. Hasar çok büyük. Acılar çok derin. Acılı depremzedelerin eleştirilerini, sitemlerini taleplerini anlayışla karşılamak gerekir.
Ama sermayesi yalan olan kimi çevrelerin işi gücü bırakıp düşmanlarımızın yapmadığı tahribatı yapmaya kalkışması yok mu, işte o dezenformasyon farelerinin özellikle sosyal medyadaki fitneleri gerçekten insanı kusturacak iğrençlikte!
Yunanistan insafa geldi, Ermenistan insafa geldi İsrail insafa geldi ama onlar gelmedi.
Onlar varken başka düşmana hacet yok!
Milletimiz büyük, devletimiz büyük, Allah en büyük!