ABD’nin Ankara Büyükelçiliği’nin resmi Twitter hesabından, 1972’de dönemin Başbakanı Nihat Erim’in ABD Başkanı Richard Nixon’u ziyaretinden bir kare paylaştı. Altına da ‘hatıra’ anlamında kullanılan #tbt ve #TürkAmerikanDostluğu başlığını ekledi.
Esasen zamanlama ABD’nin Ankara Büyükelçisi John Bass’in ‘dostluk’ mesajı atması için gayet uygun.
Zira;
- ABD Suriye’de -terör örgütü PKK ile ilişkisini kendisinin de bildiği- PYD/YPG’ye askeri destek veriyor.
- Türkiye’nin bir başka terör örgütü DEAŞ’a yönelik El Bab operasyonuna -uçakları Türkiye’deki İncirlik Hava Üssü’nde konuşlu olmasına rağmen- hava desteği vermiyor.
- Türkiye’ye yönelik terörist saldırılar ve hükümete yönelik algı operasyonlarının arkasında ABD/CIA’nın bulunduğu yorumları karşılık buluyor.
- İki ülkenin uzlaşamadığı başkaca birçok karşılıklı talepleri var.
- Türkiye’de halkın ABD’ye bakışı en olumsuz düzeyde vb…
Ama;
Seçilen fotoğraftaki Türkiye Başbakanı ise ‘manidar’…
- Maksat ‘iletişim çalışması’ idiyse ziyaret fotoğrafının ‘yıldönümü’ gibi bir anlamı olmalıydı.
Oysa Erim’in ziyaret tarihi 21 Mart.
- Ya da ziyareti yapan Başbakan’ın Türk-Amerikan dostluğuna damga vuran bir dönemi temsil etmeliydi.
Oysa Erim’in başbakanlığı sadece 14 ay sürdü. (26 Mart 1971- 22 Mayıs 1972)
- Veya Türkiye’de hala hatırlanan popüler bir isim olması gerekirdi.
Oysa Erim dönemini ancak 65 yaşın üzerindekiler hatırlayabiliyor, sadece siyasi tarihe ilgi duyanlar kitaplardan tanıyor.
- Olmadı; bir siyasi geleneğin liderliğini yapmış (Menderes, Demirel, Ecevit, Erbakan gibi) bir isim seçilmeliydi.
Oysa Erim, bir siyasi hareketin lideri olarak başbakanlığa gelmedi, 1971 muhtırasının ardından ordunun onayıyla geçiş hükümetleri kurdu.
Erim’i diğer başbakanlardan ayıran nedir?
- Türkiye’de ABD karşıtlığının zirve yaptığı, terör ve suikastlerin arttığı bir dönemin ardından gelen 12 Mart Muhtırası ile başbakan oldu.
- Muhtıra, İsrail Büyükelçisi’nin öldürüldüğü, ABD askerlerinin rehin alındığı, terör olaylarının yoğunlaştığı bir dönemin ardından geldi.
- ABD’nin ısrarla istediği ‘afyon yasağı’nın uygulanmadığı bir dönemdi.
- Dönemin Dışişleri Bakanı İhsan Sabri Çağlayangil, “CIA bizim altımızı oymuş da haberimiz yokmuş” demişti.
- Erim, hükümeti kurduktan sonra ABD’nin istediği afyon yasağını uygulayan, ABD’nin sözünü dinleyen başbakandı.
- Ve başbakanlığından 8 yıl sonra, 12 Eylül darbesinden iki ay önce, 19 Temmuz 1980’de bir terör örgütü tarafından düzenlenen suikastle öldürülmüştü.
***
Bir büyükelçiye diplomasi konusunda ahkam kesmem.
Ama izninizle;
Bu bir iletişim kazası değil!..
Kaza, ‘örnek’ doğru olduğu halde ‘yöntem’in yanlış anlamaya sebebiyet vermesidir.
Bu örnekte hiçbir kriter tutmuyor!
Türk-Amerikan dostluğunu vurgulamak için çok uygun siyasi liderleri oldu Türkiye’nin.
Hadi Cumhurbaşkanı Erdoğan’a kendinizce ‘mesaj’ vermek istediniz;
Üç ABD başkanıyla (Reagan, baba ve oğul Bush) aynı dönemi paylaşan ‘En Amerikancı başbakan’ merhum Turgut Özal ideal olmaz mıydı?
Hatta ‘Morisson Süleyman’ lakaplı merhum Demirel?
Hadi ‘kaza süsü’ verdiniz, ilk tepkilerde özür diler, izah etmeyi denerdiniz.
Öyle olmadı.
O yüzden;
İki sert sorunun muhatabı oldunuz:
- Türkiye-ABD dostluğu’ndan anladığınız, ‘ABD’nin sözünü dinleyen Türkiye’ midir?
- Aksi halde, hem Erim öncesi -en azından afyon konusunda- söz dinlemeyen’ hükümetin muhtırayla düşürülmesini, hem de Erim’in sonunu mu hatırlatıyorsunuz?
***
Ülke yönetimleri ve diplomatların temel görevi ‘ülkelerinin çıkarlarını korumak’tır.
ABD’nin ve halkının çıkarı, -başta ‘stratejik ortakları’ olmak üzere- başka ülkelerle iyi ilişkiler olmasında ve haklarında olumlu kanaat oluşmasındadır.
Bu yapılan, ABD’nin ve Amerikan halkının çıkarlarına aykırıdır.
Zira iki ülkenin de en çok ihtiyacı olan ‘dostluk’ gösterisidir,‘tehdit’ değil.