Daha önce yapmadığım bir şeyi yaptım, boş geçen Cumartesimi değerlendirmek için oturdum CHP kurultayını izledim.
İzlenimlerimi aktarıyorum:
CHP’li arkadaşlar kusura bakmasın, Kemal Bey ve Muharrem Bey’ler de kusura bakmasın (AK Parti’de yer bulamadığı için CHP’ye kapağı atan Muhasebeci Kenan da kusura bakmasın), bu CHP’den bir şey olmaz.
Temenni değil, gözlem...
Genel başkanlık için yarışan iki adayın konuşmalarını dinledim; bu konuşmaların bende uyandırdığı izlenime dayanarak bu iddialı cümleyi kuruyorum.
Bu CHP, bu kadrolarla, bu söylemle mevcut şeraitte iktidara gelemez.
Kaos olur, çarşı karışır, bilmem...
Daha önce hep böyle oldu.
CHP halkın vermediği iktidarı, darbecilerin inayetiyle aldı.
İlk bağımsız seçimde de ait olduğu yere, kutsal muhalefet görevine postalandı.
Kemal Kılıçdaroğlu’nun konuşması, dinlediğim en kötü konuşmalardan biriydi. Üstü örtük cümlelerle FETÖ’ye ve PKK’ya sahip çıktı. Anlaşılabilir. Daha doğrusu, beklenebilir... Bol bol siyasi iktidara saydırdı. Anlaşılabilir... Sözü döndürüp dolaştırıp mutlaka Cumhurbaşkanı Erdoğan’a getirdi ve ağır sayılabilecek sözler söyledi. Anlaşılabilir... Daha doğrusu, yakışır.
Her şeyi söyledi, her hakareti sıraladı ama bir tek şeyi söyleyemedi:
Nasıl iktidara geleceklerini...
Moda ifadesiyle söylersek, bir vizyon çizemedi, bir strateji belirleyemedi.
Daha açık söylemek gerekirse, boş konuştu. Mesajları içeriye dönüktü, partilileri “temin etmeye” (bir anlamda gazını almaya) çalıştı ve bunda da başarılı oldu.
Kurultayın hemen sonrasında, bazı özel televizyon kanalları görev addedip, “CHP’nin 2019 Stratejisi” başlığı altında kurultayı masaya yatırdılar ama ortada bir strateji yoktu, seçim hedef diye bir şey de yoktu.
Sadece gürültü vardı.
Kılıçdaroğlu’nu, 2019 adaylarıyla ilgili bir açıklama yapar mı, bir ipucu verir mi merakıyla, biraz da dikkatle dinledim...
Gerçi Gürsel Tekin kurultay salonunda hava atıyordu, “Sekiz adayımız var, sekizi de aspirin. Açıkladığımızda göreceksiniz, AK Partililerin de beğenisini kazanacak. Tabii Kılıçdaroğlu da aspirindir” diyordu ama Kılıçdaroğlu’nun aspirinlik bir hali yoktu, bilakis baş ağrısı yapıyordu.
Muharrem İnce’yi beğendim. Etkili bir konuşma yaptı. “Üç-beş ilçeye sıkışıp kaldınız. Buralarda belediye seçimlerini kazanınca başarılı olduğunuzu zannediyorsunuz. Niçin Erzurum’u, Şanlıurfa’yı alamıyorsunuz?” diyordu ve haklıydı.
Konuşmayı neredeyse bütün salon ayakta alkışladı ama haklılık CHP’de işe yaramıyor.
Delege yapısı “mezhep yakınlığı” gözetilerek Kemal Bey tarafından oya işlenmiş bu CHP’de İnce gibilerin şansı yok.
Benzetmek gibi olmasın da, Muharrem İnce, biraz Osman Bölükbaşı’na benziyor.
Bölükbaşı da celadetli konuşmalar yapardı, halkı coştururdu ama oylar Adnan Menderes’e giderdi. CHP’de de, alkışı İnce alıyor ama oylar Kılıçdaroğlu’na gidiyor.
Güzel konuşmalar yapan Muharrem İnce’nin iki kusuru var:
Birincisi, gerdan kırıyor...
Sözünü etkili kılmak için, vurgu yaptığı her cümlenin sonunda mutlaka gerdanını gösteriyor. Bu haliyle, biraz rahmetli Demirel’i andırıyor.
İkincisi, “başınıza yıkarım” ifadesini çok sık kullanıyor.
Bulduğu her şeyi başımıza yıkıyor.
Beştepe’yi Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın başına yıkacaktı.
Kurultayı da Kılıçdaroğlu ve ekibinin başına yıkacakmış...
Naçizane yandaş tavsiyesi: Bu iki şeyi yapmasın. Buradan etkili muhalefet çıkmaz. Biraz karikatür duruyor. Sözün sahibini sevimsizleştirmek dışında bir işe yaramıyor.
Devamı da var ama yer kalmadı. Selin Sayek Böke’nin yaptığı sokak çağrısını yazacaktım. Hanımefendinin aklı Gezi’de kalmış. Bir türlü iyileşemiyor.
Hülasa, Cumartesimi CHP kurultayını izleyerek ziyan ettim. Sizin üç-beş dakikanızı ziyan etmek için de oturdum bu gereksiz yazıyı yazdım.