ABD’nin Suriye’deki omuzu en kalabalık komutanının, PYD teröristleri ile verdiği fotoğrafı dün bütün gazeteler kullandı.
Gerçi bu karelerin pek haber değeri kalmadı ama dünkü fotoğraf, yeri ve zamanı bakımından dikkat çekiciydi.
ABD’nin Suriye operasyonları sorumlusu Paul Funk, “özel” gazetecilerle Münbiç’e gidiyor ve “Bir yere gitmiyoruz. Saldıran olursa da haddini bildiririz” diyor. Funk, PYD’li teröristleri de, “Rakka’yı IŞİD’den geri alan(!) kahramanlar” olarak tanımlıyor.
ABD’li komutanın, “Münbiç’i terk edin” diyen Türkiye’ye gönderdiği tehdit o kadar açıktı ki, herkes anladı.
Zamanlama manidar
Ama asıl konumuz bu tehdidin zamanlaması...
Çünkü Türkiye Afrin’i temizledikten sonra Münbiç’e yönelecektir.
Oysa General Funk’un acelesi vardı.
ABD Dışişleri Bakanı Tillerson ve Güvenlik Danışmanı McMaster Türkiye’ye gelmeden önce bu çarpıcı (!) mesajı vermesi gerekiyordu!
Komutan, “Beyaz Saray’ın ne yapacağı belli olmaz” endişesiyle, Tillerson’a bir çerçeve gönderme peşinde değilse, bu çarpıcı kare ile Ankara’da yapılacak kritik görüşmelerde ABD’nin elini güçlendirmeyi planlıyordu kendince.
Değiştir Paul, yemedi...
Problem de burada zaten.
Uğruna nice fedakarlıklar yaptığımız bu değerli müttefikimizin benzer emrivakileri yüzünden, son yıllarda bir türlü anlaşamıyoruz.
ABD’nin, bu ve benzeri yöntemlerle şimdiye kadar çok önemli sonuçlar alması bundan sonra da öyle olacağını göstermez.
“Süper devlet” diye pazarlanan ABD’nin son yıllarda Ortadoğu’da izlediği politika, kimse kusura bakmasın ama “süper statüko” örnekleriyle dolu.
Artık “Biz yaptık, oldu” olmuyor
ABD, tek kutuplu, az gelişmiş bir dünyada, yıllar boyunca; ormanın tek kralı gibi davranmanın getirdiği “Biz yaptık; oldu” alışkanlığını ısrarla sürdürmeye çalışıyor ve çoğunlukla da çarşafa dolaşıyor.
Çünkü, günü kurtarmaya yönelik bu ilkesiz, sığ ve bencil adımların kötü kokusu kısa vadede etrafa yayılıyor ve tiksinenler her gün artıyor.
ABD, ilerlemiş bir miyop illetine yakalanmış olacak ki bölgedeki değişimi, uzaktan düzgün göremiyor ve kendini güncelleyemiyor.
Yok, bu sendelemeler görme bozukluğundan kaynaklanmıyorsa problem beyinde demektir ki, o zaman durum daha da vahimdir.
ABD, Türkiye’yi net göremiyor...
Türkiye konusunda ise daha derin bir gözlem zaafı yaşıyorlar.
Ortadoğu’daki Müslümanlar, Haçlı sömürgecileri hakkında yeterince bilinçlendi ama ülke yönetimleri hâlâ ABD kuklası diktatörlerin işgalinde olduğu için bu kokuşmuş yöntemler oralarda işe yarıyor olabilir.
Ama ABD’nin, aynı yöntemlerle Türkiye’den de sonuç alabileceğini düşünmesi, aramızdaki bütün problemlerin kaynağını oluşturmaktadır.
Bu da yine gelişmelere göre stratejilerini güncelleyemeyen ABD’nin, artık uygulamadan kaldırdığımız eski bir Türkiye aplikasyonunu kullanma ısrarından kaynaklanıyor.
Evet ABD, o müstemleke yöntemleriyle, Türkiye’de de, tıpkı diktatörlüklerde olduğu gibi halkın iradesini gasp eden vesayetler üzerinden yıllarca sonuç almıştır.
Ama artık Türkiye, o Türkiye değildir.
Anlayamazsa anlaşamaz...
Amerika bu gerçeği anlamak zorundadır.
Anlayamadığı sürece Türkiye’yi yanında bulamayacaktır.
Oysa, bu bölgede kalıcı ve sağlıklı ittifak kurabilecekleri tek ülke Türkiye’dir.
Zira, teröristlerle olan gayrimeşru birlikteliklerini bırakın, ABD uydusu diktatörlerle yürüttükleri o güçlü(!) işbirlikleri bile aslında gün sayıyor.
O ülkelerde halkın iradesi yönetimde etkili olduğu gün, ABD’nin işinin bittiği gündür.
İşte o zaman ABD, özgüven zehirlenmesinden komaya girebilir.