Bolton’lar derken, bir zihniyeti, ABD yönetiminde etkili olan ve Ortadoğu’da bölgesel yeni bir dizayn için proje yürüten bir yapıyı kastediyorum. Bu yapı, ABD Başkanı Trump’ın çekilme kararı sonrası panik halinde zihnindeki projeyi nasıl kurtarabileceğinin arayışı içinde.
Başkan’ın çekilme talimatını muğlaklaştırmak için zamana yayma stratejisi izlemekle kalmıyorlar, çekilmenin en önemli ayağı olan DEAŞ’la mücadele edecek Türkiye’yi de kışkırtmak için laflarını esirgemiyorlar.
Bolton zihniyeti, Türkiye’ye karşı hamleler yapmak kadar emrinde olduğu Başkan Trump’a karşı bir pozisyon üretiyormuş gibi görünüyor.
Siyasette söylemler hem sahip olunan zihniyeti yansıtır, hem de üretilmek istenen pozisyonu destekler.
Bolton ve PYD üzerinden bölgesel proje üreten zihniyet işbirliği geliştirmek için çıktıkları varsayılan diplomatik tur’a kışkırtıcı söylemlerle başladılar.
Bir siyasetçi, bürokrat veya diplomat kritik ziyaret için bir ülkeye giderken önden olumsuz değil olumlu mesajlar gönderir ki, görüşmesi daha iyi bir havada geçsin.
Hele ortada sizin de büyük ihtiyaç duyduğunuz bir tablo varsa daha sempatik olmanız gerekir.
ABD Başkanı’nın Suriye’den çekilme söylemi DEAŞ’ın bitmek üzere olduğu, Türkiye’nin bu konuda önemli bir misyon yüklenebileceği vurgusu içeriyor. Yani, DEAŞ’la mücadelede Türkiye’nin katkısı çok hayati.
Peki, Bolton Türkiye gibi bir dost ve müttefikin katkılarına ihtiyaçları varmış gibi mi konuşuyor, yoksa Türkiye’yi kızdıracak bir şekilde mi?
Bolton Türkiye’nin bölgede operasyon yapmasını ister gibi değil, istemez gibi çizgiler çiziyor. Çok iyi bir koordinasyonla Türkiye’nin bölgede önemli adımlar atabileceğini söylemek yerine, ‘bizimle tam koordinasyon olmadan Türkiye’nin Suriye’de operasyon yapmasını istemiyoruz’ diyor.
Başkan Trump’ın kendi ekibinin sergilediği işi yokuşa sürme yaklaşımına tavrı ne olur bilmiyoruz ama Türkiye bu tür çıkışlara karşı geri durmak yerine daha kararlı bir şekilde pozisyonunu sürdürür.
ABD’de Suriye politikasını şekillendirmeye çalışan odakların bugün de işleri sarpa sardıran en büyük yanılgısı, bir terör örgütünü ambalajlayıp siyasi varlık üretmeye çalışmasıdır. Bütün Suriye ve Ortadoğu politikasının eli kanlı bir örgüt üzerinden kurgulanmaya çalışılması basiretsizliğin dik alasıdır.
Türkiye’yi Kürtlere karşı gibi konumlandırmaya yönelik söylemler veya algı operasyonları YPG’nin desteklenmesi kadar sonuç alınamayacak büyük bir yanlıştır.
Irak’ta ve Suriye’de zalim diktatörlerden kaçan Kürtlere kucağını açan hep Türkiye olmuştur. Irak’ın Kuzeyindeki bölgesel yönetim, Türkiye’nin dostluğuyla ayakta kalabilmiştir.
İşte bu Bolton zihniyetinin tam da anlayamadığı nokta budur: Bölgede bırakın Türkiye’nin karşı çıkması, dostluğu olmadan bu tür siyasi entitelerin varlığını sürdürebilmesi mümkün değildir.
Ne Irak’ta, ne Suriye’de, ne de tüm bölgemizde Türkiye’nin dostluğu ve iyi komşuluğu olmadan bir siyasi yapılanmanın varlığını sürdürebilmesi kolay değildir.
Bir de bunun üzerine Türkiye’nin açık karşıtlığı ve tehdit/düşmanlık algısını eklerseniz, imkânsız olan durum daha da imkânsızlaşır.
ABD heyetinin Ankara temasları umarız ki, sürecin iki taraf için de olumlu ilerlemesine katkıda bulunacak şekilde geçmiştir.
Başkan Trump ve Başkan Erdoğan’ın önemli bir aşamaya getirdiği konu iyi bir koordinasyonla hayata geçirilmelidir. İşbirliği ise gerilim üzerine değil anlayış üzerine geliştirilebilir.
Türkiye’nin hassasiyetleri de, iyi niyeti de, kararlılığı da çok net bir şekilde ortadadır.
Ancak ABD şunu doğru anlamalı, Türkiye, terörle mücadelede nasıl bir işbirliği yaparız noktasındadır, bu kararlılığını tartışma noktasında değildir.