Hayır kampanyasında bakın kimler başı çekiyor.
Sabih Kanadoğlu.
Kim bu adam diye sormaya gerek var mı? 2007'de "Sözde değil özde Cumhurbaşkanı" diyenlere, eşi başı örtülü birini köşke çıkarmamaya and içenlere yol gösteren, Deniz Baykal'ın "Oldurmayın, oldurmayın, olmasın" hezeyanını talimat sayıp 367 garabetini icad eden darbeci akıl.
Bir bakıma bugünlerin de mimarı diyebiliriz. 367 darbesi sayesinde referanduma gidildi ve halk duruma el koydu.
İşte bu Kanadoğlu il il dolaşıp 16 Nisan'da neden 'hayır' demek gerektiğini anlatıyormuş. Ne diyelim, kolay gelsin. Akıbetiniz 2007 gibi olsun.
Bir başkası; Ümit Kocasakal...
Stajyer avukatların staj eğitimi sırasında dahi başlarının örtülü olmasına tahammül edemeyen, baro kapılarına "Başörtülü giremez" levhaları astıran sabık başkan. Başörtüsünü yasaklayarak Cumhuriyeti ve laikliği koruduğunu sanan, darbecilerin yargılanmasına karşı çıkan Kocasakal. 'Hayır' için yollara düşmüş.
Tansel Çölaşan, onu da bilirisiniz...
Emin Çölaşan'ın eşi demek de yeterdi belki ama, fazlası var. Danıştay eski Başkanı, Atatürkçü Düşünce Derneği eski Başkanı...
27 Mayıs'ı darbe değil devrim olarak gören, "Menderes idam edildiğinde halkta coşku vardı" diyen, Ak Parti'ye oy verenleri "Çağdaş demokrasi düzeyine ulaşamamışlar, açlık sınırının altında yaşadıkları için kendilerini sömürenin esiri olmuşlar" gibi ifadelerle itham eden, referandumda evet diyenleri "gaflet, dalalet ve ihanetle" suçlayan, "Çok çirkin bir sesle Arapça ezan başladı" sözleriyle ezana hakaret eden Cumhuriyet kadını.
Danıştay saldırısında gaipten tekbir sesi duyup saldırıyı peşin peşin "irtica eylemi" diye etiketleyen çağdaş abla..
O da 'hayır' için Anadolu turunda. Yargı ele geçiriliyor diye yakınırken Danıştay'daki güzel, mutlu günlerini, onun zamanında yargının ne kadar bağımsız olduğunu falan anlatacaktır...
Aysel Çelikel. O da Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği'nin Başkanıydı bir ara. Belki hala öyledir. "Biz asılız. Bu ülkede bizim istemediğimiz bir şeyin olması mümkün değildir." diyen Türkan Saylan'ın da ülküdaşı.
"ÇYDD 23 yıl önce kurulduğu zaman, bir mücadele verirsek imam hatiplerin önü kesilir, çizgiye gelir, işte devlete bağlanır ümitlerimiz vardı. Şu anda böyle bir ümit taşımıyoruz." gibi laflar ediyordu. Milletine devletine en bağlı kişilerin imam hatiplerden çıktığı gerçeği ortadayken üstelik.
28 Şubat'ın kudretli profesörlerinden Süheyl Batum da arazide, 'hayır' için kolları sıvayanlardan.
Eski YÖK Başkanı Erdoğan Teziç'iunutmayalım; 2007'deki Cumhurbaşkanlığı seçimleri öncesinde YÖK Rektörler Komitesi'ni toplayarak ekürisi Sabih Kanadoğlu'nun 367 icadına destek açıklaması yapmıştı.
TBMM'deki 547 milletvekilinin 411'inin oyu ve 3 partinin uzlaşmasıyla geçen, buna rağmen CHP tarafından Anayasa Mahkemesi'ne götürülen üniversitelerde başörtüsüne serbestlik getiren yasaya karşı çıkmış hatta bunu "anayasaya karşı hile" olarak adlandırmıştı.
***
"Cumhurbaşkanlığı Sistemi'ne kimler karşı" sorusu neden önemli? Kimlerin karşı olduklarını bilince ne için karşı olduklarını da biliyor insan.
PKK niçin karşı? Sistem değişikliğinin PKK'nın sonunu hızlandıracağını bildiği için.
FETÖ niçin karşı?Bir daha kafalarını kaldıramayacakları için.
Bu meczup yasakçı kafalar niçin karşı?
Kim olduklarını hatırlayınca niçin karşı olduklarını da anlıyor insan.
Her birini 28 Şubat'tan tanıyoruz.Milleti hakir, kendilerini asil ve asıl gören insanlar bunlar. İktidarlarında kendilerinden başka kimseye yaşam hakkı tanımıyorlardı.
O günlerin hayaliyle yaşıyorlar. Cumhurbaşkanlığı Sistemi'ne geçilmesi durumunda yasakçı azınlık iktidarlarının bir daha geri gelmemecesine yok olup gideceğini bildikleri için 'hayır' diyorlar.
Onların hayır dediğine millet evet der.