Oscar adayı filmler birer birer vizyona giriyor. Bu hafta da En İyi Film, En İyi Yardımcı Kadın Oyuncu ve En İyi Uyarlama Senaryo dallarında Oscar adayı olan ‘Gizli Sayılar-Hidden Figures’ vizyonda. Filmin öyküsü 1950’lerin sonuyla 1960’larda Sovyetler ile ABD’nin tutuştuğu uzayı keşfetme ve iktidarını uzaya taşıma mücadelesinde geçiyor. O dönemde siyahi insanlarla aynı masaya bile oturmayan beyazların NASA’da sergilediği ırkçı tavırların örneklerini görüyoruz. Sonunda imkansızlıkların ve başarısızlıkların zorlamasıyla siyahi bilim kadınlarına muhtaç kalan NASA yönetiminin geri kalmışlığını ve bu güçlü kadınların iradelerinin kazandığı zaferi seyrediyoruz. Hikaye o kadar sinematografik ve öykü o kadar güçlü ki böyle bir konudan kötü film çıkması zordu. Yönetmen Theodore Melfi’nin ikinci uzun metraj filmi bu. Sinema sektöründe yapımcı olarak tanınan ve kısa filmlere ilgisiyle bilinen ‘Melfi’nin yönetmenlik kabiliyeti kısıtlı. Filmin bütün negatifliklerinin altında da bu yönetmen beceriksizliği yatıyor. Elinizde müthiş bir öykü ve çok yetenekli oyunculuklar varken siz sadece seyretmesi hoş bir film ortaya koyuyorsanız yönetmenlik beceriniz de kısıtlı diye tanımlanabilir. Filmi izlerken sinema sanatına dair hiç bir kıvılcım göremedim. Klasik öykü anlatımı ve televizyon filmi tadındaki kamera kullanımı izleyicinin bu filmi niye sinemada seyretmesi gerektiğini bana sorgulattı. Dikkat edin bu filmi seyrettiğinizde beğenmeyeceksiniz demiyorum ama sinema sanatı adına hiç bir pozitiflik bulamayacaksınız. Bu yüzden biz eleştirimizi öyküye dayandıralım çünkü öykü çok önemli bir konuyu işliyor. Uzay araştırma örgütünün o ülkenin bilimsel açıdan olduğu kadar, toplumsal açıdan da en ilerici ve ileride insanlarını barındırdığı varsayılır. Bu tür örgütler o ülkenin modern yüzüdür aynı zamanda. İşte NASA da ABD için budur. ABD’nin ırkçı geçmişini biliyoruz. Ama hep 1800’lerde köle sahibi Güneyli çiftçileri ve özgürlük sevdalısı kölelerinin üzerinden bunu seyretmeye alıştık. Veya Ku Klux Klan gibi ırkçıların, Güneyli faşist emniyet güçleriyle üstüne suç atılan siyahilerin hikayelerini izledik. Bence ‘Gizli Sayılar’ın önemi bu noktada artıyor. Aslında ırkçılığın geri kalmışların veya Güneyli köylülerin tekelinde olmadığını, Kuzeyde de durumun çok farklı olmadığını kanıtlıyor bize Gizli Sayılar. NASA gibi dönemin en önemli bilim adamlarını bünyesinde barındıran örgütte siyahi kadınların nasıl ırkçı tavırlara maruz kaldığını görüyoruz. Araştırma tesisine çalışmaya giderken polis tarafından durdurulan, bütün bilim adamlarının çalıştığı binada siyah olduğu için tulaveti kullanamayıp yüzlerce metre ötede başka bir binaya gitmek zorunda olan ve sivil hayatta birçok tacize mağdur kalan kadınların öyküsü bu. Bu tür hikayeleri seyrederken bir Hollywood yapımı ile karşı karşıya olduğumuzu unutmayalım. Yani aslında gösterilen gerçeğin değiştirilmiş, sansürlenmiş ve çarptırılmış halidir. Mesela filmde Kevin Kostner’ın canlandırdığı Al Harrison karakteri var. Uzay araştırmalarının başındaki yönetici bu şahıs. Filmi seyrettiğinizde bir beyaz yönetici olarak nasıl siyahi kadınların önünü açtığını ve ne ırkçılık karşıtı bir isim olduğunu görüyoruz. Ama film bu düzenin başındaki insan olarak kötü adledilen her şeyin olmasına sebep Harrison gibi yöneticiler olduğunu saklayamıyor. Siyahi kadınlara ihtiyaç olana ve onlar çizgidışı bir başarı gösterene kadar olanlar bu zatın ilgisini çekmiyor. Eğer Taraji P. Henson’ın canlandırdığı Katherine G. Johnson karakteri işinde bu kadar başarılı olmasaydı hayatı boyunca beş yüz metre uzaktaki siyahların kullanabildiği tulavete gitmek zorunda kalacaktı. Bu mudur ırkçılık karşıtı olmak? Zaten ABD’nin özünde olan şey bu. Başarılıysan ne olursan ol gel. Ama gerçekten insan hakları ve onurunun bir anlamı yok bu ülkede. ‘Gizli Sayılar’ın üstündeki Hollywood makyajını çıkardığınızda hiçbir şeyin değişmediğini ve değiştirilmek istemediğini görüyorsunuz. Zaten ‘Gizli Sayılar’ın üç Oscar adaylığı almasının sebebi de bu gizli ırkçılık. Geçen yıl Oscar organizasyonunun siyahi filmlere ve oyunculara uyguladığı sansür olmasaydı film zor Oscar’a aday olurdu.
ABD’de insan hakları ve onurun bir anlamı yok. Hollywood makyajını çıkardığınızda hiçbir şeyin değişmediğini görüyorsunuz.
FİLMİN KÜNYESİ
Filmin orijinal adı: Hidden Figures
Yönetmen: Theodore Melfi
Senarist: Allison Schroeder
Oynayanlar: Taraji P. Henson, Octavia Spencer, Janelle Monae, Kevin Costner
Yapım: 2016, ABD,
127 Dk.
VİZYONDAKİLER
PATERSON
Naif otobüs şoförü Paterson, eşi Laura ve Bulldog köpekleriyle beraber mütevazi bir hayat yaşamaktadır. Hayattaki en büyük tutkusu not defterine yazdığı şiirleridir. Laura’nın ise kendi dükkanını açıp orada kek satmak ve Country şarkıcısı olmak gibi hayalleri vardır. Oysa Paterson, hayattan çok daha fazlasını beklemeden mutlu olmak ve her sabah 23 numaralı otobüsün direksiyonuna geçerek bir şair olarak kalmayı tercih etmektedir.
FİLMİN KÜNYESİ
Yönetmen: Jim Jarmusch
Senarist: Jim Jarmusch
Oynayanlar: Adam Driver, Golshifteh Farahani, Chasten Harmon, Barry Shabaka Henley
Yapım: 2016, ABD, Fransa, Almanya, 118 Dk.
CEREYAN
Genç psikoloji öğrencisi Aylin, geceleri tanımadığı kişilere online terapi yapmakta ve bunun kendisini geliştireceğini düşünmektedir. Bir gece onu Cavit Demir isimli tuhaf bir adam arar. Kanser hastası olan yedi yaşındaki oğlunun ölümüne sebep olduğunu ve depresyondan kurtulamadığını söyleyen bu adamın gizlediği bazı gerçekler vardır. Psikolojik gerilim türündeki filmin çekimlerinin çoğu Sapanca’daki bir dağ evinde gerçekleştirildi.
FİLMİN KÜNYESİ
Yönetmen: Mert Dikmen
Senarist: Mert Dikmen
Oynayanlar:Murat Yatman, Pınar Bibin, Salih Bademci
Yapım: 2017, Türkiye
RESIDENT EVIL: SON BÖLÜM
Önceki filmdeki olayların hemen ardından, Alice’i insanlığın zombilere karşı verdiği savaştan sağ olarak kurtulan tek kişi olarak görürüz. Alice, şimdi kâbusun başladığı yere, Racoon Şehri’ndeki Kovan’a geri dönmek zorundadır. Umbrella Şirketi, kıyametten kurtulan son kişileri de yok etmek amacıyla güçlerini son kez Racoon Şehri’nde toplamaktadır.
FİLMİN KÜNYESİ
Filmin orijinal adı: Resident Evil: The Final Chapter
Yönetmen: Paul W S.
Anderson
Senarist: Paul W S. Anderson
Oynayanlar: Milla Jovovich, Ali Larter, Shawn Roberts, Ruby Rose
Yapım: 2016, ABD, Fransa 106 Dak