Ulusların anıları önemlidir. Kuşaktan kuşağa aktarılan acı ve tatlı anılar, giderek bir tarihi/siyasi genetiğe dönüşür. Tıpkı insanlar gibi, uluslar da, yaşadıkları deneyimlerin bıraktığı ve her fırsatta tazelenen anılar ile hareket ederler, karar verici mekanizmaları bu çerçevede yönlendirirler...
Örnek, Erdoğan’ın şu cümlesidir: Yeni Lawrance’lar başarılı olamayacak...
Bu kısa tek cümle, binlerce kitabın özetidir aslında... Türkler Lawrance adını duydukları anda, Osmanlı İmparatorluğu’nun Ortadoğu coğrafyasında yıkılışını hızlandırmış, Sykes-Picot ile bir dönem dedelerinin kontrolündeki geniş ve zengin toprakları paylaşmış sömürgeci güçlerin oyunlarını hatırlarlar... “Bugünün Lawrance’ları” dediğin anda, Türkler için iş bitmiştir, “beka sorunu” ile karşılaştıklarını, anlarlar...
2008 yılında, Kuzey Irak’ta yaşayan Kürt gazetecilerle yaptığımız bir toplantıda, muhataplarımızın, “neden Türkiye gibi güçlü bir ülke, buradaki 4 milyon Kürt’ten korkuyor” sorusunu şöyle yanıtlamıştım:Tabii ki, sizlerden korkmuyor, Türk toplumunun beyninin arkasındaki “Sevr Sendromu”nu bilmeden Türkiye’nin reflekslerini çözemezsiniz. Türkler, sizden değil, arkanızda durduklarına inandıkları yeni sömürgeci güçlerin yeni oyunlarından endişe ediyor...
Bu işler böyledir ve bütün toplumlar kendi genetikleriyle yürürler... Ben şimdi kalksam, “yahu benim bugüne kadar dile getirdiğim siyonist Yinon Planı, aslında bir komplo teorisiymiş, (ki değil)İsrail’in çevresindeki ülkeleri parçalama gibi bir de planı yokmuş” desem, bu ülkede buna kimseyi inandıramam, çünkü, Türk toplumu, İsrail’in kurulması sürecinde Payitaht İstanbul’da neler yaşandığını, bu yaşanılanların modern zamanlarda nerelere ulaşabileceğini çok iyi bilir...
Zaten, toplumların “bilge kimlikleri” zor zamanlarda ortaya çıkar, tıpkı 15 Temmuz’da olduğu gibi, millet durumu kolay kavrar, sen burada “İsrail’in elini yıkamaya ne kadar çalışırsan çalış, millet bildiğini, kendi deneyimlerinden yola çıkarak” sürdürür...
Vietnam-Afganistan sendromu öne çıkıyor...
Rusya ve ABD’nin de deneyimleri var... Biri Vietnam, diğeri ise Afganistan’da unutulmaz deneyimler yaşadılar... Sonu hüsranla biten Vietnam savaşında Amerika’nın parlak bir kuşağı heba edildi, Sovyetler’in Afganistan serüveninde ise yalnız Rus değil, Sovyet halklarının gençleri büyük yıkımlarla karşılaştılar...
Bakmayın bu ülkelerin yöneticilerinin mevcut küresel güç rekabeti çerçevesinde “dış askeri serüvenlere” kendilerini kaptırmış olmalarına, arkalarındaki halklarda ciddi rahatsızlık her geçen gün biraz daha ortaya çıkıyor...
Rusya’nın Afganistan gazileri, Suriye’de artan Rus askeri ölümleri karşısında fena halde homurdanıyor... Amerika’da ise, Trump’ın adım adım Suriye savaşının içine girmesine karşı ciddi direniş var...
Neden?.. Toplumun deneyimlerinden kaynaklanan o “bilge güç” orada da kendini göstermeye başlıyor, Amerikan ve Rus kamuoyları, bu işin giderek bir “bataklığa” dönüştüğünü görüyor...
Kamuoyu yoklamaları felaket...
Rus kamuoyu, hava kuvvetlerinin 2015’te DEAŞ’a karşı operasyonları başladığında harekata yüzde 72 oranında destek vermişti, bugün bu destek, yüzde 36’ya inmiş durumda, nedeni, harekatın başladığı günlerde 1.000 ile sınırlanan Rus askeri sayısının sürekli artıyor olması. Bu artış beraberinde Rus askerlerinin cenazelerinin de artmasına neden oldu. Toplum, Suriye’de savaşın sürmesi halinde bu toprakların yeni bir Afganistan olacağına inanmaya başladı...
ABD’de durum daha da vahim... Evet, Amerikan halkının “füze ve hava saldırılarına” desteği yüzde 62 düzeyinde ama, hepsi o kadar, halk, Amerikan askerinin Suriye cephesinde görev almasına yüzde 18 oranında destek veriyor. Bu rakam da zaten karşımıza ABD-PKK ittifakını çıkarıyor, Kürt gençleri, ABD bayrağı altında sonucunun ne olduğunu bile tam olarak anlayamadıkları bir operasyonda ölüp, gidiyorlar...
Rus ve Amerikan yönetimleri, “Vietnam-Afganistan sendromlarını” aşabilirler mi, hayır. Bu durumun 2 yıl daha uzaması halinde, toplumdaki homurtunun nereye varabileceğini de iyi bilirler...
Biz, sınır devletiyiz, evlatlarımız günü geldiğinde o coğrafyada “dedelerinin topraklarında savaştıkları” ruhla (tıpkı Kıbrıs gibi) görev yapıyorlar, “dış güçleri” biraz kendi haline bırakmakta yarar var, kapımıza gelirler, merak etmeyin...
(Rusya’nın İdlib’te yeniden sivil katliamına yol vermesi, ABD’nin Rakka ve Deyrzor’da düştüğü durum, bir çaresizlik alametidir.)
Sergiledikleri görüntü pek kibirli ama bakmayın, toparlayamıyorlar, batıyorlar...