Ertuğrul Özkök, fırsatçılık konusunda kimsenin eline su dökemeyeceği biri. Dünkü yazısında, sosyal medyada bana yönelen linç kampanyası fırsatını kaçırmayıp sağa sola dökülen kemikleri toplamış ve bir yazı çırpıştırmış.
Yazıya attığı başlık şu: “Halime’ye kızmayın alt tarafı sadece çocuğunu verecekmiş.”
Gazete yazarı değil de twitter denen gayya kuyusunun baş trolü sanırsınız; seviye yerlerde...
Devamında, 2012’de attığım bir tweeti, yumurta kafalı trollerin bile yapmadıkları şekilde çarpıtıp alıntılamış. “Cemaat okullarına güvenim tam” diye bana ait olmayan bir ifadeyi yazısına yerleştirip aklı sıra bana “Ben sadece çocuğumu verdim siz ülkeyi verdiniz” dedirtecek. “Sana saldıranlara karşı kendini böyle savun diyor” yani.
Şahsıma dönük bir kampanyaya odun taşıyor olmasa hiç lüzumlu görmez, mevzu dahi etmezdim. Ancak içinden geçtiğimiz dönem, haysiyet cellatlığının alıp başını gittiği, memleketin en önemli konusunun şahsi hesapları görmeye vesile kılındığı bir dönem.
Öncelikle şu işin aslı nedir ona bir bakalım.
Bir haftadır linç ediliyorum. Hoş Gezi kalkışmasından bu yana FETÖ’cüsünden, Kemalistine, PKK’lısından sözde solcusuna... alayı birden zaten saldırıda.
Bu sefer biosuna Reis koyan, 15 Temmuz destanları yazan hesaplar da eklenmiş bunlara. Her kılığa girebilen operasyon timleri, ilave olarak Şehit Ömer Halisdemir fotosuyla, “Yenikapı ruhuyla” vuruyor. Bunun daha yıpratıcı olduğunu düşünmüşler belli ki...
Çoğunluğu FETÖ’cü olan bir linç timi, dershanelerin kapatılmasının gündeme geldiği dönemde attığım bir tweeti dolaşıma sokmak suretiyle saldırıya geçmiş, eline geçirdiği şeyi üzerime fırlatıyor. Hiç müteessir değilim. Bu kefere takımının saldırısına uğramak benim için ancak haklılık testi olabilir.
***
Dershane meselesine gelince; kapatılmalarına itiraz edenlerin gerekçeleri “Çocuklarımıza eğitim veriliyor bunda ne kötülük var” şeklindeydi. O günlerde FETÖ irini henüz patlamadığından meselenin kamuoyunda tartışılma biçimi çok naifti. Ben ise açıktan dershanelerin “paralel eğitim kurumları” olduğunu söylüyordum.
Pek çok kişi “teşebbüs hürriyetine aykırı olduğunu” söyleyip hükümeti eleştirdiği halde dershane konusunda çok net tavır almış ve hatta taa Hüseyin Çelik’in OKS’yı SBS olarak değiştirdiği zaman yazdığım “Dershaneler 7 yıla çıkartıldı” başlıklı yazımdan bahisle SBS’nin dershane bağımlılığını artırdığını ifade etmiştim.
Bu yapının dershane tekeli üzerinden ne yapmaya çalıştığını ilk yazanlardanım yani. Bu yüzden şimdi böyle saçma sapan çabalara girenlere gülüp geçiyorum. Ama manzara-i umumiye bataklık arz ettiğinden ortalıkta ne kadar haşere varsa toplanmış buradan bana ne çıkar hesabı yapıyor.
Anlayacağınız linç kampanyası büyüdükçe büyüyor.
Bir tek Ertuğrul eksikti o da dün katılmış.
“Vay Şerefsiz”, “411 El Kaosa kalktı”, “Beceremediniz gidin” gibi Türkiye’nin en karanlık manşetlerinin sahibi, patronuna kuryelik yapan, patronunun çıkarına ters düşünce “hukuk her şey değildir” diyebilen Ertuğrul Özkök’ün hak edip de duymadığı tek sıfat kaldığını sanmıyorum.
Şu kadarı ile yetineceğim; Ertuğrul, yazı diye kaleme aldığı şeyde güya bana akıl veriyor, “Şerefsiz deme” diyor. “Bunu diyenlere şöyle cevap vereceksin....” diye de devam ediyor.
1- Senin vereceğin akla hiç ama hiç ihtiyacım yok.
2- Şerefsize de şerefsiz derim valla!