ABD-Suudi-İsrail üçlüsü petrol fiyatı ve yaptırımla İran’ı çökertmek niyetindeler... Rusya’ya da yönelebilirler.
İran Nükleer Anlaşması üzerinde kopan fırtına, Ortadoğu ve dünyadaki nüfuz alanları üzerindeki mücadelenin küçük bir yansımasıdır. İran’ın nükleer silaha sahip olması ya da olmaması, Ortadoğu’nun petrol ve doğalgaz kaynakları üzerinde süren çatışmanın bir parçasıdır.
İran Nükleer Anlaşmasına eski emperyal güçler İngiltere ve Fransa, AB patronu Almanya, Çin ve Rusya katılarak, Ortadoğu’da çoklu paylaşım ve karar verme modelini başlattılar. Bu, Trump öncesi dünyanın modeliydi. Şimdi Donald Trump tek hakim güç olma ısrarıyla ve son bir çabayla makul ve sürdürülebilir olanı bıraktı, bu yapıyı yıkma ve zor kullanma yoluna saptı.
Donald Trump’ın çok dar çevredeki destekçileriyle başlattığı bu sürecin sonunu öngördüğünü sanmıyoruz. ABD Başkanı günlük-haftalık düşünüyor. Trump üzerindeki etkili güçler ise uzun vade hesapları yapmışlardır. Halen Trump’ın Ortadoğu, hatta dünya politikasında yanında sadece iki müttefiki var: İsrail ve Suudi Arabistan. İki müttefikin hesapları çok farklı... Bu süreçte nihai etki gücü Suudi Arabistan’da değil, İsrail’dedir.
İran’ın bu ittifaka karşı Rusya ve Çin’den başka çıkışı yok. Ancak İsrail’in ABD’den aldığı korumanın benzerini İran’ın Çin ya da Rusya’dan sağlaması zor... Yine de Rusya ve Çin, İran’ı korumaya çalışacaklardır. Anti-Trump hava yüzünden AB bile İran’a yakın durabilir.
ABD içindeki bir grubun, bu krizi kullanarak yalnızca İran değil, ABD’nin Ortadoğu’da kaybettiği zemini yeniden kazanmak için ne kadar yıkıcı olursa olsun son bir çabaya girişmesi beklenmelidir. Hedefleri yalnızca İran’ı değil, Rusya’yı ve geldiği yerlerde Çin’i geriletmektir.
Bu çaba asimetrik biçimde, silah dışı yollarla gelebilir. ABD son dönemde finansal sistem ve enerji piyasası üzerinden yıkıcı etki kullanmaya başladı.
ABD-İsrail-Suudi ittifakında Suudi’nin işlevi, petrol silahını kullanmaktır. Bu silah, arzın düşürülmesi ya da yükseltilmesi yoluyla fiyat belirleyerek ateşlenir. Doğalgaz, fiyat olarak petrolü izler. Petrol için strateji geliştirenler, doğalgazı, ayrı dosyada izlemekteler.
Ortadoğu’daki siyasi-askeri gelişmelere bakarken, tamamlayıcısı olan petrole bakmak gerekiyor. Silahla yapılamayanı petrole bağımlı ekonomileri yükselterek ya da batırarak yapmak mümkün.
Petrol 100 dolar olunca kime yarar?
İran’da rejim değişikliği peşinde olanlar, yaptırım ve petrol ihracatını keserek, İran ekonomisini vurma niyetindeler. Rejim değişikliğini başaracaklarını sanmıyoruz. İran 1979’dan beri abluka altında... Ülke çok daha ağır zamanlar yaşadı ve hep bir yolunu buldu... Üstelik şimdi İran’a bu yaptırımların yersiz olduğunu gören ülkeler çoğunlukta.
Petrol fiyatları üzerinden ise daha büyük bir oyun var: Suudi Arabistan, geçen sonbaharda Rusya ile üretimi kısma anlaşması yapıp, fiyatı yükseltme yoluna gitti. Suudi hedef fiyatı 80 dolar ve üzeriydi. Halen fiyat 80’e gelmek üzere... Rusya-Suudi taktik ittifak içindeler. Ancak ABD’nin bir kanadı Rusya’yı da vurmak niyetinde.
Halen yüksek petrol fiyatı Rusya’ya yarıyor. Rusya yılda 280-300 milyar dolar ihracat yapıyor. İhracatın yarısı, enerji kaleminden, petrol ve doğalgaz... IMF’ye göre Rusya dünyanın 12. büyük ekonomisi ve 2023’e dek öyle kalacak. Halbuki 2024’e dek Devlet Başkanlığını sürdürecek Vladimir Putin, Rusya’nın bu sürede ilk 5’e girmesini hedefliyor. Bunun için Rusya ekonomisinin en az %70 büyümesi gerek. Petrol fiyatı yüksek kalırsa, mümkün... Ancak ABD’nin, hatta Avrupa’nın böyle bir Rusya isteyeceği, kuşkulu... ABD seçimine müdahale ettiği, ajan zehirlediği vs gerekçesiyle Rusya’ya yaptırımlar giderek genişliyor. Putin’in yeni silahlanma hamlesi ve sergilediği silahlar, Rusya’ya ekonomik kıskacın artacağını gösteriyor.
Trump için sorun şu: Suudiler para kazansın diye yükseltilen petrolden, İran ve Rusya’nın fayda sağlamaması için ne yapılacak? Yaptırımlar burada işe yarıyor: Petrol satamayacak, satsa parasını alamayacak, alsa harcayamayacak... Suudi’nin kazandığı para da zaten ABD mallarına ve silahlarına yatırılıyor ve o yolla vergilendiriliyor.
Yüksek petrol fiyatı kime yarar? ABD’nin yakında Suudi Arabistan’ı da geçip dünyanın en çok petrol üreten ülkesi olacağını duymuş muydunuz?
En büyük petrol üreticisi: ABD
Ülkeleri batırmak ya da yükseltmek için petrol ve gaz fiyatı kilit önemde. Petrol piyasası, fiyatın yükseleceğini öngörüyor.
Arzı kısarak petrolü 80 dolara taşıyan Suudi Arabistan burada da kalmayıp fiyatı 100 dolar yapma niyetinde... Çünkü verimsiz projelere yatıracak, içeride saçılacak ve ABD’ye haraç olarak verilecek paraya ihtiyaç var. Genelde dünya petrol piyasasında sıkışma var: Genel üretim düşük. Fazla petrol var, ancak yeraltında. Piyasa 100 doları önümüzdeki aylarda bekliyor.
Çatışma ortamı, kısılan arz ve üretim aksaklıkları ile petrolün 2019’da 150 dolara çıkacağını söyleyen analizler de var. 100 dolar dünya ekonomisini yavaşlatır. 150 dolar dünya ekonomisini durdurur, Avrupa’yı ve euro’yu perişan eder. ABD bu iki risk aralığında en büyük üretici olarak ve daha harekete geçirmediği kaya petrolüyle bütün dünyaya yüksek fiyattan petrol satma senaryosunu sevmiş gibi duruyor. Bıçağın öbür tarafında da rakiplerin bu fiyattan yararlanmasını önlemek için her yolu denemek var. Ambargo ise ambargo, yaptırım ise yaptırım, çatışma ise çatışma.
Petrol Sovyetler Birliğini nasıl batırdı?
Petrol fiyatını düşürerek de ülke batırmak mümkündür. Sovyetler Birliği böyle batmıştı.
Kuruluştan batışa, Sovyetlerde iki emtia rol oynamıştır: Buğday ve petrol. Buğday, aç kalmamak için lazımdı. Birinci Dünya Savaşı öncesinde Rusya, dünyanın en büyük tahıl üreticisiydi. Stalin tarımı devlet tekeline alıp, çiftçiyi devlet için çalıştırmaya başladı. Sonuç: Zulüm ve verimsizlik...
1963’te Moskova, uydu ülkelere yaptığı tahıl yardımını durdurdu ve 12 milyon ton tahıl ithal etmek zorunda kaldı. Karşılığında merkez bankası altın rezervinin üçte biri harcanmıştı... O zamandan, Sovyetlerin çöküşüne kadar nüfus arttı, tahıl üretimi aynı kaldı. Çöküşün iki nedeni vardır: Buğday ve petrol.
Çöken Sovyetler Birliği’nin enkazını kaldırmak, 1991-94 arasında Yegor Gaidar adlı akıllı bir ekonomiste düşmüştü. Gaidar, buğday-petrol çıkmazını görüp çözümleyen adamdı. Devamını o anlatıyor:
1970’de duvara toslamak üzere olan Rusya’yı, Sibirya’da bulunan petrol kurtarmıştı. Petrol satıp, buğday alıp, halkı besliyorduk. 1973 Arap petrol ambargosu Moskova’yı çok mutlu etti: Petrol fiyatı yükselmişti. KGB şefi Andropov, fiyatın daha yükselmesi için Arap terör gruplarını örgütledi: Terör grupları işaretle petrol sahalarına saldıracaktı. Üretim aksayınca fiyat yükselecekti... Sovyet komünizmi kendi çapında arz-taleple oynuyordu.
Gaidar, 1979 Afganistan işgalinin, Ortadoğu petrol sahalarına iniş planının adımı olduğunu yazar. Suudiler de bunu görüp ABD’ye yanaşmışlardır.
13 Eylül 1985’te Sovyetler Birliğinin bitişini Suudi Petrol Bakanı Yamani başlatır: O tarihte Suudi Arabistan, petrol üretimini artırıp, fiyatı düşürmeye karar verir. Sonra Suudi üretimi dört kat artar ve fiyat 32 dolardan 10 dolara iner... O zamanın 32 doları, şimdinin 70 dolarına eşittir. Üretim arttığından, Suudi gelirinde azalma olmamıştır. Ancak Moskova, yıllık 20 milyar dolar gelir kaybetmiştir. Buğday alamaz hale gelir. Çaresi, Batı’dan siyasi şartlara bağlı kredi almaktır. Moskova siyasi krediyi alamaz. Sovyetler Birliği iflas edip, 1989’da çöker. Suudi Arabistan’ın bu manevrasından 4 yıl sonra… Vladimir Putin’in bu olayı unuttuğunu sanmıyoruz.