Kayserispor-Beşiktaş maçında, Umut’un hareketine penaltı çalınması; üzerinde tartışılması, hatta genel eğitim çerçevesinde ders diye üzerinde durulması gereken bir durumdur.
Umut’un kendisi de dahil olmak üzere, çoğunluk penaltı kararını onayladı. Oysa azınlıkta kalan grup, konuyu “Usulden değil, esastan” ele aldığında; haklı görülmesi gereken argümanlar sunuyor.
Bir televizyon kanalı, penaltı anının ekran boyu büyütülmüş fotoğrafını yayınladığında; görünen-evet-doğru karar izlenimini verse de, gerçekler o anda ortaya çıkmıyor. Usul doğru, esas yanlış...
Durum şu: Umut harekete başladığında, Cenk henüz ortada yok... Ayağı zemine paralel düzeye geldiğinde, Beşiktaşlı futbolcu, arkadan öne doğru kendini atarak ve ayağını kontrolsüz açarak tuhaf bir girişimde bulunuyor. Yani kendisini tehlikeye atıyor. Zaten Umut’un ona müdahalesinde, kasıt/bilinç/farkındalık yok... Bu yüzden penaltı kararı verilemez.
Nasıl ki... Önceden ayağını kaldırmış bir futbolcuya aniden kafa uzatmak, esas tehlikeli hareket sayılıyorsa; bu pozisyonda da Cenk Tosun’un cezalandırılması gerekiyordu. Yani... Karar, Beşiktaş’ın aleyhine faul olmalıydı.
***
Beşiktaşlılığı tartışılmayacak kıvamdaki Attila Gökçe bile; pozisyonu tam da bu açıdan değerlendiriyor... Pozisyonun penaltı olmadığını savunan başka yazarlar da var.
Bu görüşü paylaşanların azınlıkta kalması, haksız oldukları kanısını pekiştiremez. Aksine; doğruyu ölçmekte ne derece hassas teraziye sahip olduklarını belgeler.
O penaltı tartışmalı pozisyon, hakem eğitimlerinde ders diye gösterilmesi gereken kritik bir an olduğu gibi; hakem olmayanlara da gerçeği öğreten bir fırsattır. Buna katkı verdiğimiz için mutluyum.
Arada Kayserispor’un canı yandı, o ayrı bir mesele... MHK; bundan sonra başka kulüplerin de zarar görmemesi için, bu konuda kendi hakemlerini uyaracak, yeniden bilgilendirecektir. Eminim...