Nice dava adamları vazifelerini tamamlayıp emaneti Hakk’a teslim ettiler... Onlar için rahat rahatsızlıktaydı. “Viran olası hanede evladü ıyal var” demeden davaları için mücadele ettiler. Nâm şöhret, makam mevki, para pul peşinde değil, Peygamber Efendimiz Sallallahu Aleyhi ve Sellem’in buyurduğu üzere kötülüğü elleriyle, dilleriyle durdurmaya çalıştılar. Hiçbir zaman, imanın en düşük derecesi olan, kötülüğe kalple buğuz etmekle yetinmediler, susmadılar! Zamanın esen rüzgârına göre eğilmeyi değil dimdik durmayı tercih ettiler; bedelinin ne olacağını bile bile. İşkence, mahkemeler, zindanlar durduramadı onları.
İşte bu dava erlerinden biriydi merhûm Osman Yüksel Serdengeçti… 10 Kasım’da vefatının 34. sene-i devriyesiydi. Yazımın başlığı merhûm Serdengeçti’nin, Müslüman Anadolu topraklarından İslâm’ı silmeye mâtuf devrimlerin Anadolu insanı nasıl kimliksizleştirdiğini anlatan eserinin adı. Anadolu halkının dilinden devrim zorbalığı, yapılan zulümler anlatılıyor.
Osman Yüksel Serdengeçti Anadolu’nun sesi olup âdeta sayfalara sesli kayıt yapmış. Nineniz dedeniz sizi karşısına almış da, bir yanda soyduğu meyveleri size yedirirken bir yandan da yaşlı gözlerle Batıcılar’ın melânetlerini…
Asıl adı Osman Zeki Yüksel’dir. Çıkardığı “Serdengeçti” dergisinde Batıcılar’a karşı yalınkılıç tavrıyla Anadolu insanı onu Serdengeçti olarak tanımıştır. Dergideki yazıları sebebiyle, Üstad Necip Fazıl Kısakürek gibi defalarca hapse giren Osman Yüksel dergiyi düzenli çıkartamaz.
“Bir Nesli Nasıl Mahvettiler”, 1950 senesinde 16 sayfalık bir risâle olarak basılır. Köy köy yayılan ve Anadolu insanın sahiplendiği risâle devlet tarafından yasaklanır. Mahkemede beraat eden risâle, Serdengeçti’nin devamını da yazmasıyla kitaplaşır. O dönem şartlarında 70 bin gibi satış rakamına ulaşan eserin ilk baskısının takdiminde merhûm şunları yazmaktadır:
“Genç okuyucu!..
İlk formasını takdim ettiğimiz şu kitap senin kitabındır. Bu kitap, buhranlar, hüsranlar içinde çırpınan, hayatı facialarla dolu, ayarsız, kararsız genç neslin serencamıdır.
Bu hayat ölümden de beterdir.
Ölümün bir yüzü var.
Ölen bir defa ölür.
Bu kitaptaki insanlar, bir defa değil, bin kere ölürler!
İnanmak ister, inanamazlar!
Güvenmek isterler, yaşayamazlar.
Gülmek isterler, gülemezler!
Ölmek isterler ölmezler!
Bunlar yaşayan ölüler, ruhlarını kaybetmiş canlı cesetlerdir.
Daha başlamadan bittiler.
Bitmeden tükendiler.
Önü yok sonu yok, bir boşluğa düştüler. (...)
Evet, ölüler var; yaşayan ölüler!.. Elbette öldüren var. Öldüren kim? Bu kansız cinayetlerin failleri nerede? İşte biz onu bulduk, yakaladık. Onu bütün çıplaklığı ile görüyor; gözlerimizin önüne, ibret dehşet levhaları hâlinde seriyoruz. İmanımızın, vicdanımızın katilleri! Size lânetler olsun…
Bir vatandaş bir adam yaralar. Cezası: Yıllarca hapishanelerde yatmaktır. Bir insan, bir zümre, bir nesli mahveder, bir milleti öldürür. Cezası: Yılarca saltanat sürmektir.
Analar, babalar!.. Bu kitabı dikkatle okuyunuz. Çocuklarınızı nasıl imansız yaptılar; yaptığınızı nasıl yıktılar?!.. Onları doğru yoldan nasıl saptırdılar; kimlere, nasıl, niçin taptırdılar?”
Üstad diyor ya, “Bize kalan aziz borç, asırlık zamanlardan / Tarihi temizlemek sahte kahramanlardan..” Merhum Serdengeçti eseriyle bu yolda bize kılavuzluk yapıyor. Okuyalım ve okutalım ki üzerimize kalan aziz borcu ödeyelim!
Merhûm Osman Yüksel Serdengeçti’yi minnet ve rahmetle yâd ediyorum.