Türkiye’nin 15 Temmuz sonrasında girdiği süreç, dış güçlerin üzerindeki tüm algı operasyonlarını ve devamındaki kanlı darbe teşebbüsünü püskürtmüş “sokaktaki insanın”, ana politikalarda ağırlığının artacağını göstermektedir.
Hiçbir siyasi kadro, 15 Temmuz’da 18 saat süreyle “fiilen yok olan” devleti “sokaktan alıp meşru makamlara teslim eden” insanların ortak düşüncesini görmezlikten gelerek hareket edemez.
15 Temmuz, yalnız bir askeri darbenin değil, dış güçlerin sistemli olarak sürdürdükleri ve darbenin başarısız olmasına rağmen sürdürmekte de kararlı gözüktükleri “algı operasyonları”nın da püskürtüldüğü bir gündür.
Tarih yazan millet, tarihini ve geleceğini de korumakta kararlıdır.
Batılı, Rus ve Çinli strateji uzmanlarının üzerinde önemli çalışmalar yaptığı, 21’inci yüzyılın geleceğine dönük hesaplarda öne çıkardıkları “vekalet savaşı”nın tüm kullanım mekanizmalarının boşa çıktığı bir süreçle karşılaştık.
Türkler, “savaşı kazanmak için hedefteki toplumun beynini kontrol et” tezini öne çıkaran bu çalışmaları, bünyesindeki ihanet şebekesiyle birlikte tarihin çöp tenekesine attılar, kararlı ve “bilge güce” sahip ulusların, üzerlerinde sürdürülen “algı operasyonlarından” etkilenseler bile, son tahlilde kendi gerçekleriyle hareket ettiklerini gösterdiler.
Günümüzde vatansever düşünce insanlarına düşen ana görev de, “bilge gücün” ortaya koyduğu bu tercihi, belirli bir sisteme oturtmak ve geleceğe dönük ortak ulusal stratejiye dönüştürmektir.
Yani, Soğuk Savaş yıllarından günümüze kalmış tüm eski teorilerle, “çok kutuplu dünyada yeni denge arayışlarına” dayanan klasik metod söylemlerini bir kenara bırakıp, “yeni dönemin stratejisini oluşturacağımız” döneme giriyoruz.” (DİPLOMATİK GÖZLEM dergisinin Eylül 2016 nüshasının kapağına taşıdığı “BİLGE GÜÇ” YENİ BİR STRATEJİ İSTİYOR başlıklı yazımın son bölümü.)
‘Erdoğan doktrini’ önemlidir
Nuh Albayrak, bu yazıdan yaklaşık 2 ay sonra Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın, Türkiye’nin yeni güvenlik stratejisi ile ilgili açıklamalarını, “Erdoğan doktrini” olarak tanımlamış, kavramın ete-kemiğe bürünmesi açısından doğru ve kalıcı bir yaklaşım...
Erdoğan, belli ki, Türkiye’nin zorla sokulmaya çalışıldığı karanlık tünelin ucundaki ışığı, ulusal savunma kavramını ileri noktaya taşıdığımızda göreceğimizi fark etmiş...
Türkiye’nin kendisine dönük riskleri nerede görürse “tepesine binerek”zararsız hale getirme stratejisi, “savunmadan uzun soluklu saldırı” noktasına taşınması bu açıdan önemli...
Dünyanın geldiği yer, korkaklara ve denge arayışçılara yaşam hakkı tanımıyor, önce yapacaksınız, sonra masaya oturacaksınız, o da, ortada bir masa varsa...
Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu’nun 24 TV ekranında söylediklerinin bir anda tüm dünya medyasında manşete taşınması bir tesadüf olabilir mi, hayır. Dünya, Çavuşoğlu’nun Suriye ve Irak’a dönük sözlerinde, güçlü ordusunu diplomasisinin önüne koymuş Türkiye karakteri ile karşılaştı, “Gerekirse Musul’a kara harekatı da yaparız”sözünün Tahran-Bağdat-Washington’da ne tür bir dalgalanmaya neden olduğunu tahmin etmek zor değil... Veya, ABD’nin Suriye’deki bir numaralı müttefiki PKK-YPG’nin TSK tarafından sürekli bombalanmasının Kobani’ye kadar gelip savaş planları yapan ABD Merkez Komutanı Gen. Votel’in masasında nasıl bir sarsıntı yaptığı da...
Eski alışkanlık yorumları
Bir gerçeği açık ifade etmekte yarar var: Ne, Suriye’de Rusya-İran ittifakı ile ne de Irak’ta ABD ile bir yakınlığımız var!..
Türkiye’nin “ittifaksız kalmasından duyulan endişe”veya Türkiye’nin “bir krizbölgesinde kendisine müttefik araması gerektiğine inanan beyin kimyası”Soğuk Savaşyıllarından kalmış bir “eski alışkanlıktır...”
Oysa ihtiyacımız yok...
Rusya-İran Suriye’de, ABD ve diğerleri de Irak’ta bize “katlanacaklar...”
Yarın, Rus uçak gemisi Amiral Kuznetsov’dan havalanacak uçaklar Halep’te büyük bir sivil katliamı yaptığında Fırat Kalkanı dengesi nedeniyle buna sessiz mi kalacağız, hayır. Yarın, ABD-İran mutabakatı, Sincar’daki PKK’yı veya Şii milisleri Musul’a sürdüğünde seyir mi edeceğiz, hayır.
Anadolu coğrafyasının “bilge gücü”, sahip çıktığı devletinden geleceğine dönük tüm tehditleri ortadan kaldırmasını bekliyor.
“Bilge güç”,torunlarımızı köle yapacak daha büyük hesaplaşmaları önlemek için bugünün savaşını vermemiz gerektiğini kavradı, bu ülkeyi -bilge Kızılderili’nin dediğigibi-babamızdan miras değil, torunumuzdan ödünç aldık...