Modern hayat ve kişisel özgürlükler hepimiz için çok önemli. Bunun değeri yadsınamaz. Ama kişisel yaşamın mahremiyeti, özgürlük ve demokrasinin kalesi veya kökeni Batı medeniyeti diyorsanız orada duracaksınız. Çünkü artık mızrak çuvala sığmıyor. Görünürde her türlü hakkı belgelerle garanti altına alan Batı milletleri bu özgürlüklerin sınandığı her durumda kendi anayasalarını, insan hakları beyannamesini ve tarih içinde kabul ettiği her tür anlaşmayı paramparça ediyor. Bu hafta vizyona giren ‘Snowden’ filmi söylediklerimizin ne kadar doğru olduğunu kanıtlayan önemli bir yapım. Oliver Stone’un çektiği film Edward Snowden’ın gerçek yaşam öyküsünü anlatıyor. 2004’ten 2013’e kadar CIA (Merkezi İstihbarat Teşkilatı) ve NSA (Ulusal Güvenlik Dairesi) çalışanı olan Snowden yazdığı bilgisayar programlarıyla ABD’nin bütün dünyayı ve kendi sivil insanlarını dinlediğini, özel hayatı ihlal ettiğini açıkladı. İfşa ettiği belgelerle dönemin demokrasi havarisi Obama’nın bu olaya göz yumduğunu da bize gösterdi. Filmde çok ince ve önemli detaylar var. Çünkü bazen sözcükler havada kalıyor, film ise anlamlarını bize anlaşılır biçimde açıklıyor. Mesela dünyayı dinlemek ne demek? Ne kadar büyük bir iddia ve gerçekliği sorgulanabilir bir durum, sanki bilimkurgu. George Orwell’in 1984 filmindeki ‘Big Brother’ bizi gözetliyor ile tanıştığımız bu kavram faşizan bir bilimkurguyken günümüzde gerçeğin tam kendisi olması şaşırtıcı ve detaylandırılması gereken bir durum. ‘Snowden’ filminde insanların nasıl izlenmeye başlandığını görüyoruz. İlk önce şüpheli iki kişi takip altına alınır, daha sonra bu iki kişinin ilişkiye girdiği bir üç kişi daha, bunların telefonla ulaştığı başka insanlar, bu dizi böyle devam edip gider ve bakmışsınız iki kişiyle başlayan süreçte farklı ülkelerde yaşayan 2,5 milyon insanın özel hayatını takip ediyorsunuz. Bunların sadece telefon kayıtları değil, bilgisayar ile yaptıkları her hareket, facebook, twitter, instagram paylaşımları, bilgisayarlarda bulunan kameralarla çekimler ve her şey. Bu sadece kişi özelinde de kalmıyor. Devletler de takip altında.
İSTANBUL’DA İZLENİYOR
Filmde İran, Çin, Rusya’nın bütün kurumlarına sızıldığı, elektrik idaresinden su idaresine kadar her dairesinin bilgisayarlarına kaçak programlar yerleştirildiği anlatılıyor. Gerektiğinde bu ülkelerde elektriklerin kesilebileceği, sivil hizmetlerin uzun süre duraklatılabileceği anlatılıyor. Edward Snowden “Anlıyorum bu ülkeler potansiyel tehlikeler ama Avusturya, İngiltere, Almanya nereden çıktı” diye soruyor. Yani ABD’nin müttefikleri de bu tecavüzden kurtulabilmiş değil. Bizim için ise çok önemli bir sahne filmin daha başında var. CIA’nin Tepe diye adlandırıldığı ve ajanlarının yetiştirildiği yerde genç ajanlar belirli metropolleri özel olarak izliyorlar. Hatta bu metropoller üzerinden eğitim alıyorlar. Ve bunlardan birisi de İstanbul. Şimdiye kadar yazdıklarımı okuyup, son bir ayda yaşadıklarımızı düşünürseniz kafanızın karışmaması mümkün değil. Filmin sonunda ve gerçek hayatta, Edward Snowden bütün belgeleri ifşa ettikten sonra ülkesinden kaçmak zorunda kalıyor tabii. Tayvan’dan bir uçakla Rusya’ya gidiyor. Putin sayesinde geçici giriş hakkı ile Moskova’ya geliyor, 2015 senesinde geçici oturma izni alıyor. Hala Rusya’da yaşayan Snowden bir ABD’li yetkilinin dediği gibi orada ölür ve bir daha ABD’ye dönemez. Burada bir başka önemli durum ise yazının başında da dediğimiz gibi demokrasi havarisi Obama ile ilgili. Obama’nın olaya yaklaşımı şöyle, öncelikle Edward Snowden’ı hacker olarak adlandırıp aşağılıyor. Daha sonra ise takip programlarını üstü kapalı bir şekilde savunuyor. İnsanların özel hayatının takip edilmesinin önemli olmadığını çünkü bu bilgilerin devlet tarafından güvenceye alındığını söylüyor. Zaten George Orwell da ‘Big Brother’ı böyle tanımlamıyor muydu? Şu işe bakın ki bütün dünya ABD’de Trump seçilince korku nidaları attılar. Be kardeşim Obama bütün bunları yapmışken Trump daha ne yapabilir ki? Son sözümde filmin yönetmeni Oliver Stone’a. Çok önemli bir yönetmen ve çektiği filmlerin çoğu bu film gibi gerçeğin peşinde giden yapımlar. Ama anlattığı hikayelere göre o da kabul etmeli ki kendi anayasalarındaki kişinin devlet üzerindeki kontrol mekanizması işlemiyor ve halk da bunu önemsemiyor. Yoksa nasıl halkın bilgisi dahilinde işkence merkezleri kurabilirler (Guantanamo), savaş durumunda olmadıkları ülkelere siber saldırı düzenlerler ve kendi insanlarının en mahrem sırlarını gizlice kayıt altına alabilirler. En azından bunları yapan hükümetleri seçip bundan rahatsızlık duymazlar. Bir toplumun temeli insanların verdiği tepkiyle kendini belli eder. Biz bu ve birçok filmden, gerçek hayat hikayelerinden, sızdırılan belgelerden bunu görüyoruz.
FİLMİN KÜNYESİ
Filmin orijinal adı: Snowden
Yönetmen: Oliver Stone
Senarist: Kieran Fitzgerald
Oyuncular: Joseph Gordon Levitt, Shailene Woodley, Melissa Leo Yapım: 2016, Fransa, Almanya, ABD, 134 Dk.
VİZYONDAKİLER
Teknesinin motoru bozulan bir balıkçı, Güney Kore’ye sürüklenir. İşkence dolu uzun sorgulamalardan sonra Kuzey Kore’ye sınır dışı edilir. Ancak Güney Kore’yi terk etmeden önce ülkenin aynı anda hem ne kadar gelişmiş olduğunu hem de ne kadar karanlık bir yana sahip olduğunu görür.
FİLMİN KÜNYESİ
Ağ
Filmin orijinal adı: The Net
Yönetmen: Kim Ki Duk
Senarist: Kim Ki Duk
Oyuncular: Ryoo Seung Bum, Lee Won Gun, Kim Young Min, Choi Guy Hwa
Yapım: 2016, Güney Kore, 114 Dk.
Sonsuzluk Ormanı
Arthur, yaşadığı bir trajedi sonucunda Fuji Dağı eteklerinde İntihar Ormanı diye bilinen ormana gider. Ölmek için bir yer bulduğunda ormanda kaybolmuş Japon Takumi ile karşılaşır. Arthur, tüm enerjisini Takumi’yi korumak ve kurtarmak için harcamaya karar verir.
FİLMİN KÜNYESİ
Filmin orijinal adı: The Sea of Trees
Yönetmen:Gus Van Sant
Oyuncular: Matthew McConaughey, Naomi Watts, Ken Watanabe, Sienna Tow
Yapım: 2016, ABD, 110 Dk.
Hızlı ve Tüplü
Gökhan ve Metin, tamirci çıraklarıdır. Hayallerini süsleyen Şahin marka araba almak için para birleştirmeye karar verirler. Ustalarının yardımı ile başlayan komik ve aksiyon dolu hayatları, karşılarına çıkan Kayserili Galerici, Lastikçi Emin ve rakibi Tansu ile daha renklenecektir.
FİLMİN KÜNYESİ
Yönetmen: Yusuf Güven
Senarist: Neşe Karataş
Oyuncular: Selahattin Taşdöğen, Haldun Boysan, Bilal Akif Yörük, Hüseyin Soyçiçek
Yapım: 2016, Türkiye
Anthropoid
SS generali Reinhard Heydrich’e düzenlenen suikast operasyonu Anthropoid’i konu alan film tarihi gerçeklere dayanıyor. Hitler’in 3. adamı olan Heydrich, tarihin en büyük utançlarından birine ön ayak olurken sürgündeki Çekoslavakyalı askerlerin hedefi haline geliyor.
FİLMİN KÜNYESİ
Yönetmen: Sean Ellis
Senarist: Sean Ellis
Oyuncular: Jamie Dornan, Cillian Murphy, Charlotte Le Bon, Anna Geislerova
Yapım: 2016, Çek Cumhuriyeti, 120 Dk.
Çalgı Çengi: İkimiz
Altı yıl önce bulaştıkları mafya tarafından, resmi düğün şarkıcılığı görevi icra ettirilen Gürkan ve Salih’in tehlike ve komedi dolu maceraları devam ediyor. Filmde sevdiği kızla evlenmek için mafyadan ayrılmak isteyen Salih ve kuzeni Gürkan’a bunu gerçekleştirmeleri için tek bir seçenek verilir: Gittikleri düğündeki nikah memurunu kaçırmak.
FİLMİN KÜNYESİ
Yönetmen:Selçuk Aydemir
Senarist: Selçuk Aydemir
Oyuncular: Ahmet Kural, Murat Cemcir, Rasim Öztekin, Ahmet Gülhan
Yapım: 2016, Türkiye, 114 Dk.