Bayern Münih kulübünün ne denli büyük olduğunu anlamamız için, bizi 5-0 yenmesi gerekmiyor... Alman teknik direktör ve futbolcularının, bu maçın öncesinde ve sonrasındaki konuşma üslupları; büyük olmadan önce soylu olmak gerektiğini belgeledi.
Hepsi Beşiktaş’a karşı son derece nazik ve rakibini öven bir incelikteydi. İsteselerdi, hava atmak için 50 tane sebebe sahiptiler. Ama alçakgönüllülüğü bir an olsun bırakmadılar.
Jupp Heynckes, 5-0 gibi ağır bir sonuçla kaybettiğimiz maçtan sonra bile; Beşiktaş’ı ve Şenol Güneş’i övmeyi elden bırakmadı. Sonucun ağırlığını, Vida’nın daha 16. dakikada kırmızı kart görmesine bağladı. Bayern Münih’li futbolcular da benzer şeyler söyledi.
Ağır skor karşısında; Türk halkının daha fazla üzülmemesi için; büyük hassasiyet gösterdiler. Zerafetin bu kadar asiline/güzeline/içtenliğine alışık değiliz. Alman basını bile “Ezdik, parçaladık, gömdük” türünden bize has kaba manşetler atmadı.
Onların bu olgunluğu, bana 5-0’dan bile ağır geldi.
Almanları “Örnek alalım” diyeceğim ama, kuşkularım var. Ben ona yanıyorum!
***
Rövanş için herhangi bir şansımız kalmadı. 5-0’ı aşıp yarım düzine gol atmak; matematiğin olasılıkları içindedir ama; gerçekler “Hayal” diyor... Önümüzdeki seçimlerde, soytarı Trump’ı yenip; benim Amerikan başkanı seçilme şansım bile, Bayern Münih’i eleme olanağından daha fazladır.
Turu nasılsa kaybettik... Bari, Almanların bize gösterdiği soylu yaklaşımın benzerini sergileyelim. Zaten konuksever bir ülkeyiz.
Bu güçlü geleneğimizi karşılama, ağırlama, uğurlama ve saha içinde özverili/örnek/özgün bir şekilde sergilersek; tabelanın değil ama saygınlığın rövanşını alabiliriz. Beşiktaş seyircisinin, Bayern Münih’e karşı dostane davranma mecburiyeti vardır. Bunu sadece Fair-Play için söylemiyorum. 5-0’ı bize karşı pskikolojik silah olarak kullanma kabalığından kaçınan Almanlara karşı, bir şükran borcumuz olduğu için söylüyorum.
İnanıyorum ki; Çarşı buna duyarsız kalmayacaktır.