Beden algısı; bedenimizi zihinsel olarak nasıl algıladığımızı, bedenimize karşı neler hissettiğimizi ve bedenimize yönelik ne türden uğraşılarda bulunduğumuzu gösterir.
Beden algımız benliğimizin, sosyal kimliğimizin ve ruhsal sağlığımızın bir parçası. Beden algısı olumlu veya olumsuz olabilir. Beden algısının olumsuz olması kişinin ruhsal sıkıntı yaşamasına, özgüveninde azalmaya ve sosyal kaçınmaya neden olabilir. Bu sebeple, beden algımızı olumlu bir şekilde tamamlamak, benlik ve sosyal kimlik inşasının önemli bir parçası.
Bedenimiz büyük oranda genetik ile belirleniyor ve bu alanda seçim hakkımız yok. Boyumuz, ten rengimiz, saçımızın rengi, yüz tipimiz doğuştan belirleniyor. Beden algımızın kilo kısmına bir oranda, saç kesimi, giyim tarzı gibi parçalarını ise tam olarak biz seçebiliyoruz.
İyi görünme ihtiyacı ve baskısı
Hepimiz bir oranda hem iyi görünme ihtiyacını kendimiz adına hissediyoruz hem de başkalarının iyi görünme beklentisinin baskısı altındayız. Beden halimiz başkalarının bizimle ilişkisini de etkilediği bir gerçek. Güzellik derecesi sosyal kabulün parçalarından biri. Bilimsel çalışmalarda güzel bebekler daha fazla sevildiği gösterilmiş durumda.
Benlik algımızın bir parçası olarak beden algısı
Beden algımız sosyal kimliğimizin bir parçasından ibaret olmalı. Bedenin görünümünü benlik algımızın esası haline getirmek büyük yanılgı. Güzellik veya yakışıklılık derecemizin hayatımıza önemli bir etkide bulunduğu aşikâr. Ama kendimizi güzellik derecemiz üzerinden tanımlamak hayatın gerçekliğine aykırı. Beden görünüşümüzün varoluşsal anlamı yok. Yani yeryüzünde niçin var olduğumuzun cevabı beden görünümümüzle ilgisiz.
Bedeniyle barışık veya kavgalı olmak
Var olan bedenimiz ile barışık olmamak aşırı hale geldiğinde bir dizi ruhsal rahatsızlığa dönüşebilir. Örneğin beden dismorfik bozukluk denilen rahatsızlık halinde kişiler saçları ile, kaş aralıkları ile, burunları ile, dişleri ile takıntılı şekilde uğraşabilirler. Günde onlarca kez ayna karşısına geçip, saatlerce takıntılı oldukları beden parçası üzerine düşünebilirler.
Beden algısı bozukluğunun bir diğer örneği anoreksia nervosa denilen, kişinin aşırı zayıf olmasına rağmen hala kendisini kilolu bulmasıdır. Kişiler 40 kilo hatta altına indikleri halde kendilerini kilolu bulup veya kilo alma korkusu yaşar hale gelebilirler.
Beden algısı bozukluğunun bir diğeri de bulumia nervosa denilen rahatsızlıktır. Bu rahatsızlıkta kişiler hafif kilolu olmalarını büyük sorun haline getirip, zayıflamak isterken bir yandan bir defada aşırı yedikleri yeme ataklarına, ardından da kendilerini kusturma alışkanlığına sahiptirler.
İyi görünme baskısı kadınlar için daha fazla olmakla beraber artık erkekler için de var.
Erkekler de kilolu olmayıp kaslı olma hevesine sahipler. Bazıları kaslı olup olmamayı takıntı haline getirebilirler. Bu kişiler kas yapmayı hayatlarının odak noktası haline getirirler.
Sonuç olarak, İyi görünmek ihtiyacımıza bağlı bedenimize bakım yapmayı olumlu karşılamamız gerekirken; beden halini varoluşsal anlamın önüne koyup, takıntı haline getirmemek gerekir.