31 Mart için zaman daralırken, saflar iyice belirginleşti. 16 Nisan ve 24 Haziran’da tecrübe edilen pozisyonlar pekişti. Bir yanda AK Parti ve MHP’nin oluşturduğu, temelleri 15 Temmuz gecesi atılan Cumhur İttifakı var, diğer yanda CHP ve İyi Parti’nin aleni, HDP’nin gizli şekilde yer aldığı Millet İttifakı.
Cumhur İttifakı etrafında bir araya geldiği ilkeleri ilan etti, görüşmeleri şeffaf şekilde yürüttü.
Millet İttifakı ise ‘karşı’ ittifak zaruretiyle malul. Partilerin bünyeleri bu kadar sancıyı, zorlamayı kaldıramıyor. CHP’de kimlik-pozisyon kaybı nedeniyle büyük krizler yaşandı, yaşanıyor. İP kurumsal varlığını pekiştiremeden parçalanma, ülkücülük iddialarını çarçur etme riskiyle baş başa.
***
Cumhur İttifakı, devam etmekte olan sistematik saldırılara ve süren tehditlere karşı “ülkenin bekası için” güç birliğini öncelerken; Millet İttifakı, “Erdoğan ve AK Parti iktidardan düşsün de bedeli ne olursa olsun” paydasında buluştu.
HDP’nin PKK ile olan ilişkisi ve senkronizasyonu bir yana, İP’in FETÖ, CHP’nin FETÖ, PKK, DHKPC ve benzeri terör örgütleriyle şu ya da bu şekilde anılmasının ve zan altında tutulmasının nedeni tam da bu aslında: “Bedeli ne olursa olsun…” seviyesinde gözü dönmüşlük. Terör örgütleri ve arkasındaki istihbarat örgütleri için her tür kullanıma müsait olma hali. İdraksizlik ve siyasi şuursuzluk…
***
31 Mart seçimlerinin bir türlü kendi gündemine kavuşamamasının nedeni de bu. Açıklanan adaylara, başlayan kampanyalara rağmen siyasi atmosfer olması gerektiğinden fazla gerilim yüklü. Genel seçim havasının da fevkinde hayat-memat ikilemine, beka vurgulu polemiklere kilitli.
Üstelik bu hal, partiler ve ittifaklarla sınırlı değil. Herkesin fark ettiği, kritik ettiği bir vaziyet.
Çünkü toplumun yakından tecrübe ettiği zorlu bir sürecin içinden geçiyoruz. Adını koyalım, ikinci kez Kurtuluş Savaşı veriyoruz. Bu kez düşman üniformalı değil, atına atlamış tüfeğini süngüsünü kuşanmış değil. Ama aynı gaye ile içimizdeki gafilleri ve hainleri kullanarak saldırıyor. Zayıf yerlerimize vuruyor. Kabuk bağlayan yaralarımızı kaşıyor.
***
Klişeler bizi irrite etse de ilk kez bu kadar gerçek bir tehditle yüz yüze olduğumuzu kabul etmek zorundayız. Siyaseten değil, siyasi partiler bazında değil ama Türkiye’nin var kalması, bir ve bütün olması için Türkiye ortak paydasında buluşulması şart.
Allah’a şükür Türkiye terör tehdidini bertaraf etti. 15 Temmuz işgal girişimini def etti. FETÖ’yü derdest etti, PKK’yı inlerine hapsetti. Lakin mücadele bitmedi. Televizyon ekranlarında alt yazı mesabesine indirebilmiş olsak da o tehdit hala var. Hala her gün onlarca muvazzaf asker, kamu görevlisi FETÖ’den tutuklanıyor.
PKK sınır ötesine süpürülmüş olsa da sınırımızda konuşlandırılmış, silahlandırılmış durumda. Terör örgütlerine yatırım yapanların strateji planlarında değişiklik yok çünkü. PKK’nın elindeki silahlar Türkiye’ye çevrili hala.
***
Şimdi, yerel seçimlere gidiyoruz, şehirlerimize belediye başkanı seçeceğiz diye bu gerçeği görmeyelim mi?
İttifak bloklarından biri bunu görüp buna karşı dayanışıyorken diğeri hem görmüyor, hem verilen kurtuluş mücadelesini hafife alıp dalgaya vuruyor ve hatta -lafımızı esirgemeyelim- “düşman”la aynı safta duruyor ise biz bunu başka neye yoralım?
CHP ve İP, Türkiye’nin kaygısını paylaşmadığı için bekamızı tehdit edenler için hala “müsait zemin” var. Üstelik her iki parti de bu nedenle halkla buluşamıyor ve seçim kaybediyor.
Küçük hesaplar için ülkesini riske edenler, seçim de itibar da kazanamaz zaten.