Oscar adayı En Karanlık Saat-Darkest Hour, Churchill’in Nazilerle barış değil savaş yolunu seçmesinin hikayesini anlatıyor. Açıkçası günümüze de çok güncel mesajlar gönderiyor...
Oscar adayı filmler teker teker vizyona giriyor. En İyi Film ve Erkek Oyuncu dahil altı dalda Oscar adayı Darkest Hour Türk izleyicisiyle buluştu. 1940’ta Almanlar hızlı bir şekilde Avrupa’yı istila etmeye başlamıştır. Hollanda, Belçika düşmüş Fransa teslimiyeti kabul etmeye çok yakındır. İngiltere ise 300 bin kişilik ordusuyla tek başına Almanlar’a karşı duramamış ve Dunkirk’te hemen bütün ordusu sıkışmıştır. Bu noktada İngiltere kamuoyu, gelen tehlikeyi göremeyen ve Yatıştırma Politikası’nın mucidi başkan Chamberlain’ı topa tutar. Bu savaşın Chamberlain ile gitmeyeceğini anlayan Muhafazakar Parti ve İşçi Partisi ortak bir kararla Winston Churchill’i başa geçirir. O dönem İngiltere kralı olan George VI bu değişime sıcak bakmasa da iki partinin isteğine karşı gelecek gücü yoktur. Churchill başa geçer ama hala kucağında Chamberlain’ın etkisindeki barış yoluyla bu krizin atlatılmasını isteyen bir meclis vardır. Bunun dışında İngiltere’nin hava kuvvetleri yetersiz, piyadesi Dunkirt’te tutsaktır ve kısa zamanda bu askerlerin oradan kurtarılması gerekmektedir. Film bütün bu olayları ayrıntılarıyla anlatıyor. Sinema olarak çok başarılı olduğunu söylemeliyim. Her ne kadar biyografik bir film olsa da ben izleyiciyi bu kadar dolduruşa getiren bir yapım az seyrettim. Bu haliyle filmin yönetmeni Joe Wright’ın başyapıtı diyebilirim. Anna Karenina, Aşk Ve Gurur, Kefaret gibi filmlerinden hatırlayacağımız yönetmenin böyle bir filmi bu kadar ustaca çekebileceğini tahmin etmezdim. Churchill gibi tartışmalı bir lideri mükemmel gösteren yapımı çekmek kolay değil. Filmin en etkileyici sahnesi, diğer politikacılar tarafından barış yapması için baskı altına alınan ve Kral tarafından da desteklenmeyen Churchill’in metroya binerek halkla konuştuğu sahneydi. Kadınların, gençlerin ve bir kız çocuğunun Nazilerle barışa tek bir ağızdan “Asla” diye karşı çıkışı ve gerekirse ölümü göze almaları günümüz kimliksiz entelektüelinin pek de kabul edeceği sahneler değildi. Her aklı başındaki insan barışın değerini bilir. Ama barış bir hedef değildir. Barış sana bir tehdit yoksa, ülken güven ve özgürlük içindeyse güzeldir. Emperyalist güçlerin hamle üstüne hamle yaptığı bir ülkede barışın bir anlamı yoktur. Savaş bazen özgürlüğünü korumanın tek yoludur. Ve evladının özgürlüğü için savaşmayan barış içinde yaşayamaz, olsa olsa evladı onun korkaklığının cezasını çeker hayat boyunca. Bu filmi seyrederken hep bunlar aklıma geldi. Hani son günlerde bazı ağızlar tarafından seslendirilen “Herşeye rağmen barış” söylemi var ya tam da Naziler’le barış yapmak isteyen Chamberlain ve güruhunun söylemi gibi. Her şeye rağmen barış olmaz. Bu yönüyle film bizim gündemimizle de oldukça örtüşüyor aslında. Sinemacılarımızın bu filmi özellikle seyretmelerini öneririm. Yaşadıklarımıza bir etki oluşturmak istiyorlarsa sadece askerlerimizin savaş hikayelerini filmleştirmeleri yetmez. Tarihimiz özgürlüğü için can veren binlerce kahramanla dolu. Mondros Ateşkes Antlaşması’ndan sonra İzmir’e giren Yunan’a ilk kurşunu sıkan ve Yunanlı askerlerce süngülerle öldürülen Hasan Tahsin’den, 15 Temmuz’da tankların önüne yatan gazilere kadar. Acaba bunları anlatan bir Türk filmi izleyebilecek miyiz? Bilemiyorum. En Karanlık Saat filmine dönersek Churchill’i canlandıran Gary Oldman hakkında da birkaç şey söylemeliyiz. Churchill’e müthiş bir makyajla benzetilen ve ‘Bu Gary Oldman mı’ şaşkınlığı yaşatan bir kimlikle perdedeydi. Bazen makyaj mükemmel olsa da oyuncuların mimiklerini yok eder. Ama bu filmde Oldman, Churchill’e bambaşka anlamlar kazandırmış. Oscar’ı hak eden bir performans...
Filmdeki, kadınların ve gençlerin Nazilerle barışa tek bir ağızdan “Asla” diye karşı çıkışı ve gerekirse ölümü göze almaları günümüz kimliksiz entelektüelinin pek de kabul edeceği sahneler değil.
FİLMİN KÜNYESİ
Filmin orijinal adı:
Darkest Hour
Yönetmen: Joe Wright
Senarist: Anthony McCarten
Oynayanlar: Gary Oldman, Kristen Scott Thomas, Lily James, Stephen Dillane
Yapım: 2017, ABD, İngiltere, 125 Dk.
VİZYONDAKİLER
Güzel Adam Süreyya
Eyüp’de doğan çocukluğu ise Zeytinburnu’nda geçen Süreyya Soner, çok sevdiği dayısı onu Beşiktaşlı yaptığında henüz sekiz yaşındadır. Semt takımlarında kalecilik yapan Süreyya, futbolcu formasını giymeyi hayal etmediği Beşiktaş’a malzemeci olarak girmeyi hayal eder ve kısa süre sonra bu hayaline kavuşur.
FİLMİN KÜNYESİ
Yönetmen:
Gökçe Kaan
Demirkıran
Tür: Belgesel
Oynayanlar:
Süreyya Soner,
Yılmaz Erdoğan
Yapım: 2018, Türkiye
Leo da Vinci: Mona Lisa Macerası
Vinci kasabasında yaşayan ve icatlara meraklı genç Leonardo ile arkadaşları Lorenzo ve Lisa, panayırda gösteri yapan bir adamın anlattıklarıyla gizli hazinenin peşine düşer. Üç arkadaş bu kayıp hazinenin peşinde maceralara sürüklenir.
FİLMİN KÜNYESİ
Filmin orijinal adı:
Leo da Vinci: Mission Mona Lisa
Yönetmen: Sergio Manfio
Senarist: Francesco Manfio
Seslendirenler:Harun Can, Evrim Akın
Yapım: 2018, İtalya
Kayhan
Kayhan çevresinde temiz kalpliliği ve masumiyeti ile tanınan biridir. Dostlukların adamı olan Kayhan, yıllar önce mezun olduğu okulun pilav günü etkinliğine gitmek için sabırsızlanmaktadır. Eski arkadaşlarını görecek olmanın heyecanı içinde bekleyen genç adam, o büyük gün geldiğinde kötü bir sürprizle karşılaşır. Pilav gününde kendisine verilen 98 mezunları yıllığını gören Kayhan tam anlamıyla yıkılır.
FİLMİN KÜNYESİ
Yönetmen: Togan Gökbakar
Senarist: Şahan Gökbakar
Oynayanlar: Şahan Gökbakar,
İrfan Kangı, Gökçe Eyüboğlu
Yapım: 2018, Türkiye
İyi Günler
Xiao Zhang’ın nişanlısının estetik ameliyatı başarısız geçmiştir. Ameliyatın masraflarını karşılamak için para bulmaya çalışan Xiao Zhang çaresiz kalır ve patronundan bir milyon Yuan çalar. Hırsızlık haberi kasabada hızla yayılır ve sadece bir gecede kasabadaki herkes Xiao Zhang’ın ve çalınan çok miktardaki paranın peşine düşer.
FİLMİN KÜNYESİ
Filmin orijinal adı: Have a Nice Day
Yönetmen: Liu Jian
Senarist: Liu Jian
Seslendirenler: Zhu Changlong,
Cao Kai, Liu Jilan, Yang Siming
Yapım: 2017, Çin, 77 Dk.