Bir parti bir başka partinin küskünlerinden kurulursa o partinin bir geleceği olmaz.
Bakıyorum da isimlere, içlerinde çok değer verdiğim kimi kardeşlerim olsa da, diyeceğim o ki hepsi küskün. AK Parti’ye şu veya bu nedenle küsmüş insanlar. Kaç dönem vekillik yaptıktan sonra vekil yapılmayınca gönül koyan insanlar... Bazı eski il başkanları, eski danışmanlar vs... Bir de içlerinde artık AK Parti’de kendileri için hiçbir siyasi gelecek olmadığını gören kimi insanlar... Yani kendileri için yeni bir gelecek veya nam arayan insanlar... İlginçtir, bunların kahir ekseriyeti son milletvekili ve belediye seçiminde de AK Parti’den aday adaylık için başvuran isimler... Hatta bir kısmı sahada çalışan insanlar…
Ne oldu da birdenbire Erdoğan ve AK Parti kötü oldu da bu isimler kopup başka bir gelecek arayışına girdiler? Vekil ve belediye başkanı yapılsalardı Erdoğan’ın arkasında duracak ve dahası onun kılıcıyla partiden ayrılanları doğrayacak bu isimlerin ilke ve ideal adına hareket ettiklerine inananların aklına şaşarım. Adamlık makam verildiğinde belli olmaz. Adamlık asıl makam verilmediğinde kendini gösteren bir meziyettir. Kendi şahsi iktidarları adına pozisyon belirleyen insanlarla hiçbir gelecek inşa edilemez. Siyaseti intikam aracına dönüştürenlerle yol arkadaşlığı yapılamaz.
İntikam güdüsü çok tehlikelidir. İnsanda akıl bırakmaz. Aşırı hırs ve bencillik insanı manen tüketir. Kıskançlık bitirir. Kibir yerle yeksan eder.
KÜSKÜNLER PARTİSİ kurarak intikam alabilirsiniz. Ama asla ilkesel ve ahlaki temelde bir gelecek inşa edemezsiniz. Bir makam uğruna değmez. “Benim kıymetimi bilmezseniz size gösteririm!” anlayışında olanlar gerçekte kıymetsiz olduklarını göstermiş olurlar. İntikam duygusuna ideoloji giydirmeye gerek yok. O süslü püslü lafların hiçbiri değer arz etmiyor.
Sizin ağzınızdan çıktığı için var olan değerini de yitiriyor.
***
“Bay Retorik”i dinliyorum. Bilmeyen de uzaydan gelmiş sanır. Kötü olan her şeyi başkasına yüklüyor. İyi olan her şeyi kendisinin yapabileceğini söylüyor. Sanki kendisinin bir geçmişi yokmuş gibi... Retoriğin şehvetine kapılmış gidiyor. Elinde intikam kılıcı doğrayıp duruyor. Cak-cek edebiyatına salonda oturanlar da alkış tutuyor. Tam bir tiyatro... Gelenek diyor. Gelecek diyor. Özgür bir Türkiye diyor. Peki kendisi bu süreçlerde neredeydi? Bu Türkiye çok kötü idare ediliyor idiyse mertçe çıkıp niye itiraz etmediniz vaktinde?
Tepe tepe kibirlice o yüksek makamları kullanacaksınız yıllar yılı. Hatta partinizi kurarken de isminizin önüne “Eski Başbakan” titrini koyacaksınız. Sonra kalkıp her şey kötü diyeceksiniz. Her şey kötüydü de sahi sesiniz niye çıkmıyordu? Siz baş danışmandınız, bakandınız, genel Başkan ve Başbakandınız değil mi? Hadi kendinizi ve çevrenize topladığınız o küskünleri kandırdınız, peki basiret ve feraset sahibi bu millet sizden hesap sorduğunda ne diyeceksiniz?
“İrademiz yoktu, Erdoğan ne diyorsa onu yapıyorduk!” yalanıyla gerçekte nasıl bir kişiliğe sahip olduğunuzu mu deşifre edeceksiniz? AK Parti genel başkanlığından ayrıldığınızda “İşte buradan ilan ediyorum: Hiç kimse benim ağzımdan liderim ve partim aleyhine tek bir kötü söz duymayacaktır!” diyeceksiniz, sonra içinizi yakan kibir, hırs, kıskançlık ve intikam duygularıyla tüm kem sözleri boca ettiğiniz yetmiyormuş gibi kalkıp Erdoğan düşmanı kampın içine kendinizi yerleştireceksiniz!
Bilesiniz ki millet bu denli ilke ve ahlak adına iri laflar edip de sözünün arkasında durmayanın arkasından yürümez. Boşuna siyaseten farklı olduğunuzu anlatıp durmayınız. İnandırıcı değilsiniz. Sizin siyasetteki alamet-i farikanız, şahsi gelecek arayışıdır. Siyaseti intikam aracına dönüştürdüğünüzü bilenler ağzınızdan çıkan sevgi ve hoşgörü kelimelerine sadece acıyarak gülüyorlar. Partinizi kurmadan önce o kadar iddialı konuşuyordunuz ki merak edip duruyorduk, acaba yanında yeni kimler olacak diye... Bir baktık ki hepsi bizim malum nedenlerle küsmüş arkadaşlarımız... Sürpriz hiçbir isim yok.
Dağ bari fare doğursaydı diyorum.