Niğde-Ankara yolu... Niğde Kitap Fuarı’nda düzenlenen konferans ve imza günü dönüşünde yazıyorum bu yazıyı. Çukurkuyu Köyü’nde 15 Temmuz kahramanı şehit Ömer Halisdemir’in kabrini ziyaret ettim. Duamı edip, hemen iki adım gerisinde bulunan annesi Fadimana Halisdemir’e de yetiştirdiği oğlu için şükranlarımı sunduktan sonra yola revan oldum.
Niğde’deki konferansın konusu “24 Haziran seçimleri ve Batı’nın çifte standardı” idi. Aslında Niğde’de üçüncüsü düzenlenen kitap fuarı İçin davet geldiği zaman henüz erken seçim kararı alınmamıştı. Konu başlığımız “15 Temmuz ve Batı’nın çifte standardı” olacaktı. Erken seçim kararı alınınca konferansın konusu da güncellendi. Tarihler, olaylar, konjonktür değişiyor ancak Batı’nın çifte standardı değişmiyor.
15 Temmuz’da darbeden yana tutum alan ve demokrasi konusunda çifte standart uygulayan Batı, şimdi de 24 Haziran seçimlerinde demokrasiden yana, halkın tercihinden yana değil, bir şeyleri dikte etmekten yana tutum alıyor.
Bütün bunları da bağrından 15 Temmuz kahramanı Ömer Halisdemir’i çıkarmış olan Niğde’de konuşmak daha farklı elbette.
Tabi konferansta örnek verdiğim bir konunun burada da altının çizilmesi gerekiyor. Uzun uzun tartışılması ve itirazların dillendirilmesi gerekiyor. Türkiye ile ilgili gelişmelerde Batı’nın tutumunu değerlendirirken, üzerinde durulması gereken örneklerden biri aslında. Kendi inançları, kimliklerine sahip olmayanlara ne kadar saldırgan ve dışlayıcı davrandıklarının da göstergesi.
Fransa’daki imza kampanyasından sözediyorum. Aralarında eski Cumhurbaşkanı Nicolas Sarkozy’nin de bulunduğu farklı siyasi yaklaşımlardan 300 isim, Kur’an-ı Kerim’deki bazı ayetleri hedef tahtasına oturtuyorlar. İslam dünyasını rencide edecek olan bu imza kampanyası, sözümona anti-Semitizm hakkında düzenleniyor ancak hadlerini aşarak, İslam’ı şiddetle özdeşleştiriyorlar. Elbette bu hadsiz girişimin yanıtı yasalar çerçevesinde veriliyor, verilecek. Ancak başka kimliklere yönelik saygısızlığın boyutlarını göstermesi açısından ibretlik bir örnek teşkil ediyor.