16 Nisan 2017'de gerçekleştirilen referandumundan bu yana 2019 seçimlerini konuşuyoruz. Çünkü2014'te cumhurbaşkanınıilk kez halkın seçmesi ile fiili olarak adım attığımız, geçen nisan ayında anayasal çerçevesini hazırladığımız Cumhurbaşkanlığısistemiyle yapacağımız ilk genel seçim olacak. Siyasi partileri erken hazırlığa sevk eden ise yarışın daha da zorlaşması.
Bunun anlamınıkavrayan partinin seçimin galibi olacağınışimdiden söyleyebiliriz. Zaten bir muamma, tahmin edilemezlik söz konusu değil. Ancak siyasetin yeni kodlarınıanlayabilmek ve siyasi partileri bu kodlara göre yeniden formatlamak, iktidara alternatif olabilmenin yanısıra siyasal kültüre ve toplumsal barışa katkıyapabilmek adına da önem arz ediyor. Malum toplumun yüzde 50'sinden fazlasının onayınıalmışolmak ideolojik ve kimlikçi siyaset yapmamak demek.
Başka bir ifadeyle; merkezi alabildiğine genişletmek, çevreyi merkeze merkezi çevreye çağırabilmek, AK Parti'nin 15 yıl boyunca yaptığıgibi kendini marjlarda, dışlanmışhisseden ve dolayısıyla ideolojik katılık kespeden kesimleri yerli-milli demokratik hizada yan yana getirebilmek demek.
Kimsenin dışlayıcıbir söylem geliştirme lüksünüz yok yani. Misal imam hatipleri kapatmaya, başörtüsünüyasaklamaya kalkamaz kimse. Bunu yapabilmesi için demokratik kurumlarıtümden lağvetmesi lazım.
2019'da yapılmasıplanlanan seçimlerin temel içdinamiğini işte bu oluşturuyor. Ne kadar kapsayıcıolacaksınız, ne kadar genişbir kesim sizi Türkiye için tercih edilebilir bulacak.
***
Çıtanın bu kadar yükseğe konulmasından malum CHP ve HDP gibi partiler çok rahatsız oldu. "CHP zaten tek parti dönemi bittikten sonra iktidar olamıyordu, neden bu kadar rahatsız oldu? HDP'nin hedefi zaten Meclis'e girebilmekti, ona ne oluyor?" diyebiliriz.
Hükümetin Meclis dışından oluştuğu ve yüzde 50 gibi genişbir tabanda meşrulaştığıbir hükümet yapısının iktidarıdaha da güçlendireceğinden endişe ediyorlar çünkü.
CHP devlet yönetme ufkunda uzaklaştıkça genel başkanlık koltuğunu muhafazaya odaklanmışbir iktidar anlayışına mahkum oluyor. Haliyle ayrıcalıklarınıkaybettiğini düşünen darbeci bir toplum kesimine kendini hapsediyor. Siyaset alanında pergelin ucunu bir türlüaçamıyor.
***
Siyasi kadroların giderek elitleşmesi ve elit değişiminin önünün kapanmasıaslında başlıbaşına bir demokrasi sorunudur. Sistem değişikliğinden tek rahatsız olan CHP de değil. Yüzde 1,5 oy almasına rağmen son zamanlarda bir hayır cephesi bileşeni olarak 2019 denkleminde kurucu aktör olmaya soyunan Saadet Partisi de çok rahatsız.
Muhafazakar kesimin uğradığıhaksızlıkların hemen tamamıAK Parti iktidarıtarafından giderildiğinden, uluslararasıalanda kırmızıçizgimiz diyeceğimiz hususlar CumhurbaşkanıErdoğan tarafından en yüksek düzeyde sahiplenildiğinden İslami hassasiyetler adına siyaset yapma konusunda sıkıntıyaşıyor. Bir rüzgar yaratacağıumulan İyi Parti balonu ise çok erken sözmüşgözüküyor.
Bu şartlar altında 2019'da yarışa kimlerin gireceği doğal olarak merak konusu. Ekmeleddin İhsanoğlu travmasıCHP'nin çatıaday arayışında elini kolunu bağlıyor. Kılıçdaroğlu, aday olmasıve kazanamamasıhalinde CHP'deki iktidarınımuhafaza edemeyecek. Saadet Parti ile CHP genel başkanlarının uyum yasalarıçerçevesinde yaptıklarısöylenen görüşmede Abdullah Gül faktörünün konuşulmuşolmasıkuvvetle muhtemel. Ama orada da hesaplar tutmuyor. Gül'ün aday olmasıikinci tura kalmasınıtemin edecek bir formülün icat edilmesine bağlı. Her partinin kendi adayınıçıkardığıbir ortamda en güçlüsenaryo ise işin ikinci tura dahi kalmayacağı...
Hülasa siyasetin yeni kodlarınıokumadan aday mühendisliğiyle seçim hazırlığıyapılıyor. Bu da sonucu şimdiden öngörmemizi sağlıyor.