Rahmetli Turgut Özal 2000’li yılların savaşlarında bilgisayarların çok etkili olacağını söylüyordu her fırsatta. Bu konuda bazı girişimlerde bulunmak istiyordu ancak hükümetle, devletteki kimi kurum ve kuruluşlarla değil, çok güvendiği bir kişiyle, rahmetli Adnan Kahveci’yle çalışmaktı niyeti. Başbakanla görüşse konunun dilleneceğinden emindi. O zaman da işin gerçekleşme olanağı yok denecek kadar azdı. Onun için de Kahveci’yle işi, bir başına yürütmeye karar verdi.
Kahveci yapacağı işlere kılıf hatta kılıflar bulmak zorundaydı ki kimse kuşkulanmasın, ne olup bittiğini anlamasın. Sonunda yol da bulundu yöntem de. Rahmetli Adnan Kahveci “Silahlı Kuvvetlerin yeniden yapılanması konusunda uygulanabilecek, Elektronik Harp ağırlıklı taaruz ve/veya savunma modeline” destek sağlamak amacıyla araştırma yapacağını açıkladı hemen herkese. Asıl hedefse Jivkov döneminin sona ermesiyle dağıtılan, Bulgaristan Bilgisayar Virüs Enstitüsü öğretim üyeleri ve başarılı öğrencileriyle ilişkiye geçmek, onları Türkiye’ye getirmekti.
Turgut Bey, Virüs Enstitüsü’nün öğretim üyelerinden 6, başarılı öğrencilerinden de 4 olmak üzere toplam 10 bilim adamının Türkiye’ye getirilmesini istiyordu ve bunun büyük bir gizlilik içinde yapılması şarttı, çünkü bu kişiler daha önce başka ülkelerce transfer edilmişti! Özal uzun uzun düşündükten sonra ne yapacağına karar verdi:
O sıralar, Hava Kuvvetleri’nin Güney Doğu kırsalında ve sınır ötesi harekatlarda kullandığı bazı füze ve cephaneye ABD ambargo uygulamaya başlamıştı! Bu ambargoyu delmek için İtalyan “Sergio”yla ilişkiye girildi. İtalyan vatandaşı Sergio (Kod adı SM), özellikle Orta Doğu ve Afrika’da, pek çok ülkeye silah ve mühimmat sağlıyordu. Aynı zamanda elektronik harp araçları üreten üç fabrikanın da sahibiydi; kısacası büyük bir silah tüccarıydı.
Turgut Bey SM’ye haber yolladı, en güvendiği adamı Adnan Kahveci’yi göndereceğini “operasyon merkezinin İtalya’da kurulmasını istediğini” bildirdi. Bu merkez hem gerekli mühimmatın alınmasını sağlayacak hem de bilim adamlarının Türkiye’ye gelmesinde aracı olacaktı. Roma yakınlarında, Ostia Kasabasında Malle Sokağı’nda büyük bir villa kiralandı. Ne gariptir ki yıllar sonra eşkiya başı Abdullah Öcalan da aynı kasaba ve sokakta birilerinin (!) kiraladığı bir villada bir süre kalacaktı. Bu arada SM istenilen mühimmat ve füzeleri teslim etmeye başlamıştı...
Kahveci villaya yerleşti ve SM’nin de yardımıyla başta İsrail olmak üzere, birçok ülkeye gitmiş, Virüs Enstitüsü’nden Bulgar bilim adamıyla ilişkiye geçti. Bu kişilere transfer teklifini iletti ve çoğundan olumlu yanıt aldı. Bütün harcamalar Cumhurbaşkanlığı Örtülü Ödeneği’nden yapılmaktaydı. Ocak 1993’e gelindiğinde Turgut Bey’in istediği 10 bilim adamıyla her konuda anlaşma sağlanmıştı. Özal’ın özel olarak kurduğu “Siyah Sancak Timi” Şubat 1993’te harekete geçecek, tereyağından kıl çeker gibi bu kişileri birer birer bulundukları ülkelerden alarak Türkiye’ye getirecekti.
Ne yazık ki bu görev Adnan Kahveci için sonun başlangıcı oldu; 5 Şubat 1993’te, eşi ve iki çocuğuyla birlikte Bolu-Gerede yakınlarında “esrarengiz” bir trafik kazası geçirdi; hem kendisi hem de eşiyle kızı vefat etti!
(Bknz. Anayurt GazetesiSiyah SancakAli Kuzu)