İstanbul Beşiktaş'ta art arda gerçekleştirilen iki canlı bomba saldırısında 38 canımızı kaybettik. 8'i sivildi, 30'u anne babalarının gözünün nuru, gencecik polis memuruydu.
İçişleri Bakanı Süleyman Soylu'nun verdiği bilgilere göre -yazı yazılırken- 14'ü yoğun bakımda, 5'i ameliyatta 155 kişi de tedavi altında. İnşallah sağlıcakla kavuşurlar ailelerine.
Allah şehitlerimizi rahmetiyle karşılasın, acılı ailelerine sabrı cemil nasip etsin. Bu asil millete bir daha böyle acı yaşatmasın. Türkiye'nin başı sağ olsun.
Türkiye'ye diz çöktürmek isteyenler asla başaramayacaklar!
Milli Marşı "Korkma! Sönmez bu şafaklarda yüzen al sancak / Sönmeden yurdumun üstünde tüten en son ocak" diye başlayan bir ülkeyi kimse dize getiremez.
***
Yetkililer olayın failinin PKK olması ihtimali üzerinde duruyordu. Nitekim PKK'nın cismi olmayan ama ismi bu gibi işlerde kullanılsın diye var ettiği kamuflajı TAK üstlendi saldırıyı.
Ama PKK ya da DAEŞ, DHKPC ya da MLKP, veya FETÖ. Bir noktadan sonra fark etmiyor.
Her biri farklı gibi görünse de hepsinin amacı aynı. Aynı bütünün parçaları. Aynı kirli ilişkiler ağının taşeronu. Belki de aynı sahiplerin kiralık katilleri.
Türkiye aynı anda hem terör örgütlerine karşı bir karşıkoyuş, hem sahiplerine karşı bir varoluş mücadelesi veriyor.
100 yıllık bir parantezin sonunda, tarihin mühim bir evresinde, kan çukuruna dönmüş bir coğrafyanın kıyısında devletini baki, vatandaşını güvende tutmaya çalışıyor.
Bu, bir yönüyle bir "savaş hali". Acınızı paylaşıyoruz gibi matbu cümlelerle sıra savuşturan bazı ülkelerin aynı zamanda terör örgütleriyle ilişki içinde olduğunu, onları partner seçtiğini, silah verdiğini, müsamaha gösterdiğini biliyoruz. Bunun Türkiye'ye açılmış örtülü bir savaş olduğunu da gayet biliyoruz.
O yüzden bu mücadele sadece askeri ve polisiye değil. Aynı zamanda siyasi, ekonomik, medyatik, diplomatik...
O yüzden Sayın Cumhurbaşkanımız ve Başkomutanımız sık sık "topyekun mücadeleden" bahsediyor. O yüzden terör saldırısından sonra yaptığı yazılı açıklamada "yalnızız ama kararlıyız" diyor. Bu azmi ifade ederken kullandığı şu cümle her şeyi özetliyor aslında: "Mücadelesini, “ölürsem şehit, kalırsam gazi” anlayışıyla veren bir milleti yolundan döndürecek bir silah daha bulunmamıştır."
***
Terörün amacı bellidir: İnsan öldürerek siyaset yapmak.
İnsan öldürerek, vatandaşını katlettiği devletleri dize getireceğini sanır terör örgütleri.
Öte yandan terör bir sektördür, ciddi finansman gerektirdiği için de çoğu taşerondur. Bir devletin ya da iktidar merkezinin siyasi hedefleri için çalışır.
Parayla, silah ya da meşruiyet vaadiyle, veya Suriye'de bir avuç toprak parçasıyla satın alınabilen yapılardır bunlar. Siyasi, iktisadi hiç bir değere sahip olmadıkları gibi ahlaki bir ölçüye de sahip değillerdir. İnsan öldüren katiller örgütünde insani özellik de aranmaz zaten.
Cinayetlerinin etkisini medya aracılığıyla artırmak ister terör örgütleri. O yüzden en büyük partnerleri medyadır. Sahip oldukları medya dışında, işbirliği yapabilecekleri cinai bir damar da ararlar. Muhalif görünüp vatandaşı olduğu ülkeye düşmanlık edenlerin terörle işbirliğine bu kadar yatkın olması, terör örgütlerinin argümanlarının ya da ikna güçlerinin kuvvetinden değil ihanet edenin düşük karakterindendir.
Az sayıdaki bu düşük karakterli "muhalif"in nasıl aktif hale geldiğine dün yine şahit olduk. Terörün amacına hizmet etmemek, teröristlerin izinin sürebilmek için getirilen "yayın yasağı" tedbirini suistimal ederek İngilizce tivitlediler, sansür gibi yansıtmaya çalıştılar ve olay yeri görüntülerini "dışarıya" servis ettiler. Toplumu tahrik etmeye, teröre hizmet etmeye çalıştılar.
Yaptıkları gazetecilik değil suç olduğu için İçişleri Bakanlığı da siber takip yapıyor. Siz de takip edin, bakın bakalım gözaltına alındıklarında kimler terörle işbirliklerini unutup "medya özgürlüğü"nden bahsedip "gazetecilik suç değildir" diyecek.
Diyen 38 evladımızı öldüren örgütün ortağıdır.