Başbakan Binali Yıldırım, Kuzey Irak’ta dün yapılan referandum sırasında, dört haber kanalının ortak yayınında en çarpıcı tespiti yaptı, “Artık dün yok, bugün her şey değişti” dedi.
Neler değişti?
1. Irak Kürt Bölgesel Yönetimi'nin (IKBY) artık Türkiye gibi bir yardımcısı, destekçisi, kapısını çalacağı bir dostu yok. IKBY Başkanı Barzani, kadir kıymet bilmez, İsrail ve Batı güç odaklarının kontrolünde bir yönetici olarak Türkiye’nin artık asla güvenemeyeceği biridir.
Dün İngiltere’nin ve Rusya’nın tahrikleriyle Osmanlı’ya isyan edenlerin, yaşanan acılardan, sonuçlardan hiç ders almadıkları, başta İsrail, ABD Yahudi lobisi ve Avrupa’nın “gazına geldikleri” bir ibret tablosu olarak karşımızdadır.
Sayın Başbakanın ifadesiyle tarihin ve coğrafyanın gereği yine dönüp dolaşıp Türkiye’nin kapısını çalacaklardır…
2. Türkiye, bu gayrimeşru referandumun sonuçlarını hiçbir şekilde tanımayacaktır. Barzani yönetimi kendisi çalıp oynamıştır, sonuçlarına katlanacaktır. Barzani, bundan böyle karşısında bambaşka bir Türkiye görecektir.
3. Türkiye eli kolu bağlı durmayacaktır. En hızlı şekilde kendi güvenliği açısından ekonomik, siyasî ve askerî tedbirleri alacaktır.
Şimdi kritik süreç şudur: Hudut kapılarında hala Peşmerge var. Ne olacak? Türk TIR'larına bir engelleme, saldırı olursa, Başbakan buna anında cevap verilecek dedi.
Yine Türkmenlere karşı orada bir büyük bir kıyım, yok etme hareketi tekrar başlatırsa Türkiye buna da duyarsız kalmayacak.
4. Barzani, iyi yüzdüğünü zannederek dibi görünmeyen suya girmiştir. Dimyat’a pirince giderken evdeki bulgurdan da olacaktır. Bundan böyle Irak Merkezi hükümeti (Bağdat) inisiyatif alacak, kaybettiği yönetim gücüne yeniden kavuşacaktır.
5. Bu yönde Türkiye ve İran, Bağdat’ın elini güçlendiren desteği verecektir. Sayın Başbakan bunu açık şekilde ifade etti: “Bundan sonra Irak merkezi hükümetini muhatap alarak hareket edeceğiz.”
Dün bu yönde hızlı gelişmeler oldu. Türkiye; sınır kapıları, havaalanları, petrol boru hatları, iletişim hatları da dâhil, uygulamalar konusunda merkezi hükümetle görüşmelere başladı.
6. Türkiye’nin aldığı askerî tedbirleri savaş hazırlığı olarak gösterenler, halkı tedirgin etmek, endişelendirmek için kara propaganda yürütenler var. CHP’nin bu konuda temkinli davranması taşıdığı sorumluluk gereğidir. Başbakan Yıldırım dünkü açıklamalarında üstüne basa basa söyledi:
“Biz hiçbir şekilde maceraya girmeyiz. Biz savaşa girmiyoruz. Biz ülkemizin güvenliğini ilgilendiren konularda sınır ötesi tedbir alıyoruz. Bunlar noktasal operasyonlardır. Bunları savaş diye nitelemek yanlış olur. Vatandaşlarımız rahat olsun, savaşa falan girdiğimiz yok…”
7. Kuzey Irak’taki referandum, Türkiye, İran ve Irak açısından ortak bir probleme işaret ediyor: Güvenlik ve ayrımcılığı körükleme... Bilhassa Türkiye, 40 yıldır bölücü terör örgütü PKK ile bunun için mücadele ediyor.
Barzani, attığı adımla üç ülkeyi dünden farklı bir işbirliğine, dayanışmaya, ortak harekete sevk etti. Birkaç gün önce Irak Genelkurmay Başkanı Ankara’da idi. Bizim Genelkurmay Başkanımız Tahran’a gidiyor. 4 Ekim’de de Cumhurbaşkanı Erdoğan, Tahran’ı ziyaret edecek. İran, Türkiye ve Irak bu krizin büyümeden çözülmesi yönünde arzulanan bir işbirliğine yöneldi. Bu gelişme, bölgemizde hesapları olan küresel güçlerin elini zayıflatma adına da yeni bir durumdur.
Sayın Cumhurbaşkanının dünkü sözleriyle bitirelim:
“Bütün adımları atıyoruz, atacağız. Boşuna silahlı kuvvetler orada değil. Giriş çıkışlarda gerekli adımlar atılıyor. Petrolü kime satacak? Bir defa vana bizde... Onu da kapattığımızda o iş de bitti. Taviz yok. IKBY geri adım atmalı. Aynı şekilde Suriye'nin kuzeyinde de herhangi bir örgütün devletleşmesi falan filan bunlar boş hayalden başka bir şey değildir. Dedim ya, bir gece ansızın gelebiliriz…”