İstanbul İl Seçim Kurulu hakimi Müberra Gürdal, YSK'nın seçimin tekrarı kararının hemen peşinden emekliliğini isteyince bir tuhaflık olduğu anlaşılmıştı aslında. Gürdal'ın görev yaptığı İl Seçim Kurulu yetkisini aşarak, hem ilçe kurulları hem de YSK hilafına oyların yeniden sayımını engellemek için azami gayret sarf etmişti hatırlayacaksınız. İlçelerde devam eden sayımı CHP'nin itirazı üzerine durdurma kararı almıştı. 298 Sayılı Seçim Kanunu'nun 100. maddesinde yer alan, "Oyların sayım ve dökümüne derhal başlanır, açık ve aralıksız yapılır. Yapılacak şikayet ve itirazlar işi durdurmaz" hükmü gereği YSK başlayan sayımların tamamlanmasına hükmetmiş ve AK Parti oyların tamamının sayılmasını talep etmesine rağmen bu şekilde ancak yüzde 10'u sayılabilmişti.
Sabah gazetesinin dün yayınladığı haber bu tezgahın nasıl kurulduğunu ortaya koydu. Aralarında Müberra Gürdal'ın da olduğu üç hakim, 2 Nisan günü mesai bitiminde adliyeden ayrılıyorlar. Sonrasında demek ki telefonla irtibatlar kuruluyor ve akşam saat 20.10'da söz konusu üç hakim Adliye binasındaki İl Seçim Bürosu'na geri dönüyor. 5 dakika sonra da CHP'li Genel Başkan Yardımcıları Oğuz Kaan Salıcı, Seyit Torun, İstanbul İl Başkanı Canan Kaftancıoğlu, milletvekilleri İbrahim Kaboğlu ve Bülent Tezcan adliyeden içeri giriyor ve İl Seçim Bürosu'na yöneliyor. İşte o akşam alelacele İl Seçim Kurulu'na gelen CHP'liler oyların yeniden sayımının durdurulmasına yönelik itiraz dilekçe veriyor.
İtiraz dilekçesi vermek hukuki bir hak. Evet öyle ama mesai saati bitmiş. Akşamın bir vakti randevulaşıp kalkıp büroya gelinmesi, İl Seçim Bürosu ile CHP'liler arasında mesai dışında da devam eden bir ilişki olduğunu gösteriyor. Üstelik biliyorsunuz AK Parti hem YSK kararından hem de kimi ilçelerdeki itirazlarının işleme konmuş olmasından dolayı CHP'liler tarafından "iktidarın gücüyle baskı kuruyorsunuz" ithamına maruz bırakılmıştı. Oysa gerçek tam tersi.
***
Öyle anlaşılıyor ki, yargı kurumu içindeki FETÖ'cüler temizlenmiş olsa bile yargı mensupları vesayetçi genlerinden tümden arınabilmiş değil. AK Parti'nin seçimin iptali talebinde de sandık heyetlerinin teşekkülünde İlçe Seçim Kurullarının hukuka aykırı davrandığı gerekçesi vardı. Ortaya çıkan manzara bunu doğruluyor, oy hırsızlığının nasıl incelikli bir organizasyonla yapıldığını gösteriyor.
İstanbul'da oyların sadece yüzde 10'u sayıldığı halde AK Parti İstanbul adayı Binali Yıldırım ile CHP adayı Ekrem İmamoğlu'nun arasındaki fark 29 bin 408'den 13 bin 729'a indi. Bu durum Yıldırım için kullanılmış 15 bin 679 oyunun çalındığı gösteriyor. CHP adayı bir TV programında oyların yeniden sayılmasına itiraz etmediklerini, hatta sayılmasını istediklerini söylemişti. Gerçek tam tersi; 5 kişilik bir heyetle İl Seçim Bürosundaki CHP'li hakimlerle anlaşarak itiraz ettiler ve CHP yandaşı hakimler sayesinde sayımı durdurmayı başardılar.
***
Binali Yıldırım, önümüzdeki pazar akşamı İmamoğlu ile bir televizyon programına çıkacak. Doğrusu hiç yüzü kızarmadan yalan söyleyebilen birisiyle yayına katılmak kanımca pek iyi fikir değil. CHP adayı bununla ilgili de asılsız bir iddiada bulundu; Binali Bey’e sorulacak soruların İsmail Küçükkaya ile görüşüldüğünü söyledi. Kendisini de itham eden bu iftirayı Küçükkaya hemen yalanladı. Fakat bu yalanlamalar İmamoğlu'nun yüzünü kızartmıyor. Her yalanı kısa süre sonra yüzüne vuruluyor fakat o yalanı tek etmiyor.
Bakalım İsmail Küçükkaya yayında bu konuları açacak mı? Neye dayanarak soruları Binali Bey’e verdiğimi iddia ettiniz diyecek mi?