MHP lideri Devlet Bahçeli dünkü grup konuşmasında adeta coştu. Verdiği çok net ve çok vurgulu mesajlar bazı fitnebazların sesini kesecek türdendi.
Doğrusu bir süredir bazı kesimler Bahçeli’nin anayasa değişikliğini gündeme getirmesinin arkasında bir bityeniği arıyor ve güvensizlik pompalıyorlardı. Neler demediler ki:
“AK Parti’yi bu işe soktu ama Meclis’te yeterli sayıda evet oyu vermeyecekler…”
“Meclis’te evet çıksa da referandumda net tavır takınmayacak, nötr kalacaklar…”
“Hükümeti akim kalacak ve sonuca ulaşamayacak bir hamleye zorlayarak boşa düşürmüş olacaklar…”
Daha neler neler…
Devlet Bahçeli’nin Genel Kurul’daki oylamalarda takındığı net tavır da, dün yaptığı konuşma da tüm bu fitnecilere şamar gibiydi.
Bahçeli çok net bir şekilde, “Zemzem ile zehri birleştirip altın kâsede içirmeye çalışanların 'Cumhuriyet elden gidiyor, diktatörlük geliyor' gürültülerine bakmayacak, 'evet' diyeceğiz. Sandıkta milli beka için 'evet' mührünü vuracağız” dedi.
Bahçeli’nin Erdoğan düşmanlarının ürettikleri AK Parti’nin kuyruğuna takılma eleştirisine karşı duruşu da çok netti: “Eğer Doğu Perinçek ve 'hayırcı' yoldaşlarıyla Recep Tayyip Erdoğan arasında bir tercih hakkımız olursa, kesinlikle ve istisnasız Sayın Erdoğan'ı tercih edeceğimizi herkes bilmeli ve kafasına sokmalıdır. Bunlar çılgına dönüp kudursalar da millet için 'evet', devlet için 'evet', Cumhuriyet için 'evet', Türklüğün bekası için 'evet' diyeceğiz.”
MHP’nin halkoylaması konusunda çekingen veya nötr bir tavır takınmak yerine gönülden inanarak ve büyük önem atfederek böyle bir pozisyon aldığını göstermesi çok anlamlıdır.
Devlet Bahçeli’nin Cumhurbaşkanlığı sistemi konusundaki tavrı kendi politik çizgisi açısından da bir tutarlılık taşıyor. Bahçeli daha önce de milli mesele olarak gördüğü veya ülkenin ali menfaatine olduğuna inandığı konularda ilkesel duruş sergilemişti.
Bunu 2007’deki Cumhurbaşkanlığı seçiminde Meclis’te yaşanan genel kurula girme tartışmalarından terörle mücadeleye yönelik düzenlemelere veya sınır ötesi operasyon tezkerelerine kadar birçok konuda gördük.
Bu yüzden Bahçeli ‘memleket meselesi’ dediğinde ilk kez duyarlılık göstermiş olmuyor.
Haddizatında Bahçeli’nin bu tavrı Türk siyasetinde önemli bir yumuşamaya, Türk demokrasisinde önemli bir fırsata işaret ediyor. İki partinin bu kadar önemli bir düzenlemede uzlaşı sergilemesi ‘yeni anayasa’ gibi konulara da bir zemin hazırlayacaktır.
Bahçeli’nin Türkiye’nin menfaatine büyük liderlik sergilediği diğer bir konu da, milliyetçi duyguları provoke ederek sokağı hareketlendirmek isteyen mihraklara karşı ülkücü gençleri kontrol eden sağduyulu tavrıdır. Gezi olaylarından şehit cenazelerine kadar birçok hadisede Bahçeli oynanmak istenen oyunu fark etmiş ve aklıselimle davranarak bu oyunları bozmuştur.
Bu yüzden Sayın Bahçeli’nin sağduyu ve uzlaşı konusundaki iki tavrı ülke siyaseti açısından hayati önemde olmuştur.
Başbakanımız Binali Yıldırım’ın son derece samimi, sempatik ve yumuşak tavrı da siyasette diyaloğa açık bir üslup ve ilişki biçimi üretiyor. İki partinin yakaladığı bu ilişki biçimi, siyasete yeni bir soluk getirecektir.
Anlaşılan o ki, kampanya boyunca Bahçeli’nin renkli söylemlerine, coşan ve coşturan konuşmalarına şahit olacağız.