Bugün, 61 yıl önce yapılan askerî darbenin yıldönümü. Cumhurbaşkanı Erdoğan başkanlığında Demokrasi ve Özgürlükler Adası'nda (Yassıada) milletin verdiği emanete sahip çıkmanın önemi vurgulanacak.
Bir süredir, muhalefet bir suç örgütü elebaşının videolarından iktidar devşirmeye çalışıyor. Sivil iradenin onuru ayaklar altında. Tam bir pespayelik. Tam bir kendini inkâr etme zavallılığı...
Seyrettiklerimizin hiçbiri yeni değil.
Bilhassa 17/25 Aralık 2013'teki emniyet/yargı darbesinin öncesindeki atmosfer aynen pompalanıyor.
O günlerde Fuat Avni denen FETÖ elemanının sosyal medyadan gönderdiği mesajlar, FETÖ kasetleri, CHP Grup Toplantısında Kılıçdaroğlu tarafından gündeme getiriliyordu.
O gün bakanlar ve çocukları üzerinden yürütülen saldırılar nasıl Türkiye'nin önünü kesmek için ise bugün de aynısı yapılıyor.
17/25 Aralık'taki emniyet/yargı darbesinde rol alan aktörlerin bazıları değişse de kirli emeller, siyasî gözü dönmüşlük, kalleşlik birebir aynı...
Cumhurbaşkanı Erdoğan partisinin dünkü Grup Toplantısında İbn-i Haldun'un bir sözünü hatırlattı: "Geçmiş geleceğe, suyun suya benzediğinden daha çok benzer..." Devam etti: "Bugün kılıktan kılığa girerek ülkemizi ve milletimizi kara bir tablonun içine yerleştirmek isteyenler, aslında dünün tekrarından başka bir şey yapmıyor."
Yaşadıklarımız tam da bu.
Bir fark var. O gün projenin içinde CHP vardı. Bir kaset komplosu ile görev Kılıçdaroğlu CHP'sine yüklenmişti. Bugün cephe genişletildi. Milliyetçi/muhafazakâr bloktan parçalar koparıldı. İyi Parti, Saadet Partisi, Davutoğlu ve Ali Babacan partileri cepheye sürüldü. HDP, kilit parti haline getirildi. Öyle ki 2023 seçimlerine doğru HDP'ye bakanlık verileceği, CHP milletvekilleri tarafından deklare edildi. (Muhalefetin son algı operasyonu ile CHP, sıkıştığı köşeden kaçırıldı...)
Muhalefet tam bir gözü dönmüşlük içinde. Bir suç örgütü elebaşının iddialarını gerçek gibi göstererek kar topundan bir algı çığı oluşturmaya çalışıyorlar.
CHP'nin darbe durağında iktidar beklediğini çok söyledik ama bugünkü acziyeti, kepazeliği sergileyeceklerini/işi iktidar manyağına dönüşmeye kadar vardıracaklarını tahmin edemedik.
Şu anda Biden'ın üfürmesiyle tıpkı 27 Mayıs 1960, 12 Mart 1971, 12 Eylül 1980 darbelerinin, 28 Şubat 1997'nin ve 15 Temmuz 2016 FETÖ darbe teşebbüsü öncesindeki topyekûn saldırı var.
FETÖ, PKK ve diğer terör örgütleri, suç çeteleri, etki ajanları, 5. Kol elemanları hepsi cepheye sürüldü.
Yalanlar, iftiralar, provokasyonlar, hakaretler "bu iktidar Türkiye'yi yönetemiyor, erken seçimden başka çare yok" algısı için devredeler...
Öyle ki, 9 defa seçim kaybetmiş Kılıçdaroğlu, erken seçim için Erdoğan'a çağrı yapıyor: "Er meydanına gel" diyor.
Göbeği güneş görmekten yanık olmuş, sırtında çimenlerin izleri duruyorken pişkinliğin böylesine pes doğrusu...
Er meydanı mı?
Er meydanına giderken pehlivanların koluna mafya babaları mı girer?
Zillet İttifakı; suç çetelerinden, terör örgütlerinden ve bugüne kadar hesap sorulmamış malûm medyadan, Batı başkentlerinden, küresel hesapların taşeronu uluslararası kuruluşlardan medet ummaya devam ediyor.
Ancak asıl hesapları, Cumhur İttifakı'nın ve AK Parti'nin içine nifak sokma üzerinedir. Surlarda gedik açmaya çalışıyorlar.
Bu açıdan Sayın Devlet Bahçeli'nin ve Cumhurbaşkanı Sayın Erdoğan'ın, İçişleri Bakanı Süleyman Soylu'ya ve Binali Yıldırım Bey'e verdikleri destek, fitnenin önünü kesmiştir.
Bu, devlet aklının devrede olduğunun göstergesidir ve milletimizi rahatlatan da budur...