Siyasetin kalitesini biraz da muhalefetteki siyasetçilerin performansları, psikolojileri ve duruşları belirler. Kılıçdaroğlu ve Bahçeli’nin siyasi duruşları ve söylemleri birçok yönden ele alınabilir.
MHP lideri Devlet Bahçeli çok ilginç bir siyasetçi… Yazılı metne bağlı kaldığı bazı konuşmaları siyasi manifesto gibi, kendi bağlamında racon kesiyor… Bahçeli’nin grupta daha sert ve yüksek sesle konuştuğunu, basın açıklamalarında ise aynı vurucu ifadeleri daha sakin bir şekilde ortaya koyduğunu biliyoruz. Haddizatında sempatik, kibar ve nüktedan karaktere sahip bir siyasetçi Bahçeli… Gazetecilerin sorularına verdiği cevaplar ise çok net. Özellikle Meclis kürsüsünden yaptığı bazı konuşmalar AK Partililerin de alkışladığı çok etkili ve çarpıcı ifadelere sahip. Bu konuşmalar uzun, ağdalı, keskin cümlelerden oluşuyor. Basına yaptığı açıklamalar ise daha latifeli, daha kısa, daha net, daha ironik… Bu yüzden uzun konuşmalardan sonra basına yaptığı kısa açıklamaların reytingi daha yüksek…
Temel memleket meselelerinde hükümete destek verirken hiç gocunmuyor, kim ne der diye düşünmüyor, açık bir şekilde milli duruşunu sergiliyor.
Hükümetin daha ileri tavırlar takınmasını istediği durumlarda, açık bir şekilde çıtayı daha yukarıya çekiyor. Kuzey Irak’taki referandum tartışmasında ‘savaş sebebi sayılmalı’ demesi gibi…
Dünkü basın toplantısının soru cevap kısmındaki şu ifadeler kendisi dâhil herkesi bıyık altından güldüren cinstendi:
Parti içi istifa bekliyor musunuz? “Gelirken gördünüz kapı açık, giren girer, çıkan çıkar. MHP’nin Cumhurbaşkanı adayı? “Benim ne zaman erken konuştuğumu gördünüz?” Koray Aydın’ın istifası? “Partimiz açısından hayırlı olmuştur. 2019 için adres sunan birilerini hava boşluğuna atıyor demektir.”
Bahçeli, Akşener grubunun yeni yapılanması konusunda çok rahat görünüyor. Ne bir endişe, ne bir ciddiye alma… Bahçeli’nin bu psikolojisi kendi tabanını rahatlatan bir etki yapar.
Bahçeli birçok konuda çok net iken Kılıçdaroğlu birçok konuda flu bir görüntü veriyor. FETÖ, ABD, Kuzey Irak, göçmenler vs… Kılıçdaroğlu’nun bu konulara yaklaşımı hem nalına hem mıhına türünden, bu yüzden de somut pozisyonu anlaşılmıyor. FETÖ ile ilgili konularda örgütten çok hükümeti eleştiriyor.
Kılıçdaroğlu’nun temel memleket meselelerinde siyasi duruş ve siyasi söylemleri üzerinden gündem oluşturmaktan ziyade atlet ve ayakkabısı ile gündem oluşturması bir siyasetsizlik hali olarak öne çıkıyor.
Dünkü Yenişafak’taSüleyman Seyfi Öğün, her mesleğin insana formasyon kazandırırken diğer yandan da deformasyon ürettiğini, Kılıçdaroğlu’nunmemuriyetten gelmesinin de olumlu yanları yanında bir kısım sınırlılıklara sebep olduğunu yazıyordu. “İş yürütmeye göre ayarlanmış bir zihniyet iş geliştiremiyor” diyor Öğün ve Kılıçdaroğlu’nun bu kısırlıktan kurtulamadığını çok güzel bir şekilde anlatıyor. Öğün’ün belirttiği gibi memuriyetten gelen “usulcü bakış, siyasette zorlandığında tabi halleri fetişleştirmekten başka çare bulamıyor” ve adalet çıkışının atlet polemiğine dönüşmesi gibi talihsizlikler yaşıyor.
Kılıçdaroğlu, ortaya bir vizyon ve ufuk koyma, siyasette önalıcı ve yön değiştirici etkiler yapma, paradigma düzeyinde yüksek siyaset belirleme gibi bir özellik sergileyemiyor.
Bahçeli çok net iken Kılıçdaroğlu çok belirsiz, Bahçeli çok proaktif iken Kılıçdaroğlu çok reaktif ve ofansif, Bahçeli çok rahat iken Kılıçdaroğlu çok huzursuz…
Muhalefet liderlerindeki bu psikoloji, siyasi gerilimler ve hadiseler karşısında bir avantaj veya dezavantaja dönüşebiliyor. Bu psikolojik hal, 2019 seçim sath-ı mailinde daha önemli bir durum arz edecek. Cumhurbaşkanımız Erdoğan’ın sağlam iradesi, vizyoner-dönüştürücü ve karizmatik liderliğine karşı muhalefet liderlerinin performansı da siyasetin kalitesini şekillendirecek…