Irak’ın Kerkük operasyonu ve “terör örgütü PKK’nın Kerkük’e silahlı güç göndermesini ‘savaş ilanı’ sayacağı” yönündeki açıklaması Ankara’da destek buldu.
Dışişleri Bakanlığı, Irak’ın kararını destekleyen bir açıklama yayınladı.
Ancak Ankara’nın açıklamasında önemli iki nokta daha var:
1- PKK terör örgütünün Kerkük’e silahlı güç göndermesinden Irak Kürt Bölgesel Yönetimi de sorumludur.
2- Irak topraklarındaki PKK mevcudiyetinin sonlandırılması için Irak Hükümeti ile her türlü işbirliğine hazırız.
Aynı saatlerde toplantıda bulunan MGK’dan da benzer bir açıklama yapıldı:
1- Irak’ın Kerkük operasyonu, ‘tüm ülkede anayasal egemenliği tesis etmek’ olarak değerlendirildi. (Ancak bir not düşüldü ve ‘şehrin bozulmaya çalışılan demografik yapısının tarihi derinliğine uygun şekilde tesis edilmesi’ istendi.)
2- Suriye'nin İdlib bölgesindeki çatışmasızlık operasyonunun, ‘Astana mutabakatı çerçevesinde’ başarıyla sürdürüldüğü vurgulandı.
***
Kerkük ve İdlib’deki gelişmelerden ve bu iki açıklamadan önemli işaretler çıkıyor.
1- Türkiye’nin Kuzey Irak yönetimini değil Irak’ı muhatap almaya başlaması sadece Kerkük’te sonuç doğurmayacak. Türkiye, “PKK’nın Irak’taki varlığını ortadan kaldırmaya” yönelik olarak da Irak merkezi hükümetiyle işbirliği yapacak.
Türkiye, bugüne kadar Erbil yönetiminden siyasi destek almış, sınır ötesi operasyonlar konusunda da sorun yaşamamıştı. Ancak Erbil yönetimi, hem askeri kapasitesi, hem de PKK ile sıcak çatışmadan uzak durma politikası nedeniyle gereken ‘askeri desteği’ ver-e-memişti.
Yeni durum, Haşd-i Şabi veya merkezi Irak ordusunun farklı birlikleriyle PKK’ya yönelik kapsamlı operasyonlara da imkan sağlıyor.
Aslında Dışişleri’nin açıklaması ‘operasyon’dan ötesine işaret ediyor: “Irak topraklarındaki PKK mevcudiyetinin sonlandırılması…”
Benzer bir mutabakata, Türkiye ile İran arasında daha önce varıldığını da unutmamak gerekir.
2- Türkiye’nin iki ülkeye -aslında üç ülkenin de birbirine- yönelik ‘güvensizliği’ni ortadan kaldıracak şey, sahadaki işbirliklerinin somut sonuç doğurması.
Bunun için Kerkük ve İdlib önemli.
Güven sorunu oluşturan pek çok olay var geçmişte.
O yüzden yerel işbirliklerinin ‘güven arttırıcı’ bir şekilde sonuçlanması gerekiyor.
Bazı gelişmeler var.
- Kuzey Irak’taki anayasaya aykırı referanduma Bağdat’ın tepkisinin ve alınacak önlemlere yönelik Türkiye ile işbirliğinin sahiciliği.
- İran’ın da katılımıyla sürdürülen ‘Astana mutabakatı’nın Suriye’de sonuç vermesi; bugünlerde devam eden İdlip operasyonunun da bu mutabakat çerçevesinde ‘başarıyla’ sürdürülüyor olması.
Kerkük operasyonu her iki ülkeye yönelik güven konusunda önemli bir eşik olacak.
Zira Kerkük operasyonunu yapan Haşd-i Şabi birlikleri İran’ın girişimi, Iraklı Şii grupların katılımı ve Bağdat yönetiminin bu grubu ordu bünyesine alması ile bugünkü yapısına kavuştu.
Bu grubun geçmişinde Sünniler için iyi hatıralar yok.
Kerkük de Sünni Türkmen, Sünni Arap, Sünni Kürt ve Şii Türkmenlerin yaşadığı bir şehir. Haşd-i Şabi güçlerinin Kerkük’te ortaya koyacağı ‘güvenlik uygulamaları’ öncelikle Bağdat’ı bağlayacak ama aynı zamanda Tahran’ı da.
Buradaki sonuç, ‘güven sorunu’nun aşılması için önemli bir kriter olacak.
Operasyondan sonra Kerkük’te ‘Haşd-i Şabi’den değil, hala bir ‘Irak ordusu’ndan söz ediyor olduğumuzda, Ankara “Irak topraklarında PKK varlığını sonlandırma”yı daha fazla gündemine alır.
PKK’ya karşı her işbirliği adımı güven inşasında tuğladır.
***
PKK uzantısı YPG’yi destekleyen ABD de bunun farkında.
Vize krizi sadece ‘elçilik’ boyutunda mı kalacak, büyüyecek mi, onu takip etmek gerekiyor.
ABD Dışişleri Müsteşar Yardımcısı Jonathan Cohen başkanlığındaki heyet bugün Ankara’da Dışişleri’nde toplantıda olacak.
Kriz çözülme yoluna girmeyecekse, mesele sadece FETÖ veya ‘konsolosluk çalışanı’ değildir.