Bazen, “Ne oldu da, buralara geldik?” merakıyla eski defterleri karıştırıyorum.
Ne değişti de, “zımni ortaklar” düşman cephelere savruldu?
Bunun cevabını alabilmek için arşiv yazılarını karıştırıyorum ve ilginç sonuçlara ulaşıyorum.
Birazdan hatırını soracağım kişi şu an tutuklu bulunuyor...
Bir liberal yazar...
Hani “kadın ruhundan en iyi anlayan yazar” diye lanse edilmişti...
Bozuk Türkçesiyle romanlar yazan, Orhan Pamuk’un Nobel’ini “erken ve haksız” bulan (çünkü bu ödül kendisi almalıydı), aynı zamanda meslektaşımız olan bir yazar.
2012 yılında (yönettiği gazetede) başlamış “özlenen demokrasi” yazıları yazmaya...
Siz “özlenen demokrasi”yi FETÖ’nün (FETÖ tipi liberal demokrasinin) galebe çaldığı bir siyasal sistem olarak anlayın.
Bir yıl öncesine (2011’e) kadar, “Erdoğan kalibresinde bir siyasetçi gelmedi” diye yazan yazar, FETÖ’nün MİT Müsteşarı üzerindeki kumpaslarına ve “iktidarı kuşatma” çabalarına izin verilmeyince, birden “anti-Erdoğan” kesiliyor ve özlenen demokrasiye ya akıllı bir tercihle ya da “çok acı çekeceğimiz bir belanın sarsıntısıyla” ulaşacağımızı söylüyor.
İlginçtir, aynı yazar, “15 Temmuz girişiminden” kısa bir süre önce, akıllı tercihte bulunmayan siyasi iktidarı, “Bize çok acı çektirecek büyük bir altüst oluş”la korkutuyordu ve bombasını patlatıyordu: “Erdoğan’ı öldürecekler, cesedini de bir çöplüğe atacaklar.”
Bunun babası da böyleydi...
Kendisini sevmiyoruz. Babasını da sevmezdik.
Babası, “bize çok acılar çektirmiş bir belanın sarsıntısıyla” demokrasiye kavuştuğumuzda (yani 27 Mayıs darbesinin hemen ertesinde) şunları yazmıştı: “Bize bugünleri tattıran ve bir milletin haysiyetine konmaya çalışan tozları bir üfleyişle temizleyiveren Türk Silahlı Kuvvetleri sağ olsunlar. Seviniyor övünüyor, övünüyor seviniyoruz...”
Bitmedi...
Kendisi özgür ama fikri tutsak olan Murat Belge büyüğümüz de erkenden başlamış bu işlere... Yani, siyasi iktidarı 27 Mayıs tipi bir darbeyle korkutmaya ve FETÖ darbesini müjdelemeye erkenden başlamış...
Tarih yine 2012...
Darbe gibi şeylere “kafadan” karşı olan Murat Belge, T24 sitesinden Hazal Özvarış’ın sorularını yanıtlıyor ve yeni bir darbenin, Erdoğan’ın otoriterleşmesine (yani mevcut otoriter tutumunu sürdürmesine) bağlı olduğunu söylüyor.
Uyarmadan da edemiyor tabii: “Birileri bundan yararlanarak darbe yapabilir.”
Mümkündür.
Darbe, “güvence” olarak görüldüğü sürece her zaman ihtimal dâhilindedir ve bundan kaçış mümkün değildir... Aynı Murat Belge’nin “ordu izin vermez” gibilerden beyanatları da olmuştu. Kendisi darbeyi bir güvence olarak sunmasa da, “Ordunun irticaya, din devletine, teokrasiye izin vermeyeceğini” şurda burda tekrarlayıp durmuştu.
Ki, bazıları darbenin “güvence” olarak görülebileceğini ve belli çevrelerde doğal karşılanabileceğini düşünmüştür.
Röportajda en ilginç bölüm şu:
Hazal Özvarış soruyor: “Darbe olursa, demokrasiye geçişin daha hızlı olacağını mı söylüyorsunuz?”
Murat Belge cevaplıyor: “Evet...”
Bu “evet”i gözlerden kaçırmak için bin dereden su getiriyor, darbenin ne kadar da kötü bir şey olduğuna bizleri inandırmaya çalışıyor ama bir defa ağzından kaçırmış bulunuyor.
Bu röportajı okuduğumda (ve hakkında yazdığımda) şöyle düşünmüştüm:
Murat Belge yaptığı işin adlı adınca “pornografik işgüzarlık” olduğunu hesap edememiştir.
Üzerinden 5 yıl geçti. Bir darbeye maruz kaldık. Artık böyle düşünmüyorum.
Murat Belge yaptığı işin ne olduğunu çok iyi hesap etmiş.
Bunlar zeki insanlar. Boşa konuşmazlar...
Nitekim boşa konuşmamış.
Demokrasiye “daha hızlı geçebilmemiz” için gizliden gizliye bir darbeyi beklemiş!