Son yazımda Davutoğlu’nun durumuna değinmiştim.
İkinci parti çalışmasının Ali Babacan bey tarafından yürütüldüğü cümlenin malumu.
Görünen o kiDavutoğlu konuştukça batıyor, Babacan da susarak ilgi ve merakı celp ediyor.
Babacan’ın takip ettiği seyir, hem tek başına hareket etmediğini; hem ekip çalışması yaptığını; hem sadece AK Parti tabanına değil daha geniş bir kitleyi hedeflediğini ihsas ettiriyor.
İstifa ettiği partisi hakkında da olumsuz bir şey söylemediği ve en azından medyaya yansımadığı için Babacan hareketi daha planlı programlı, duygusallıktan uzak bir hareket olarak görülüyor.
Siyasetle ilgilenen herkes merakla bekliyor.
***
Sorulması gereken soru şu. Erdoğan hayatta olduğu sürece AK Parti’den öyle büyük parça koparmaları mümkün müdür, Babacan, Erdoğan’la yarışacak özelliklere ve siyasi birikime sahip midir?
Sondan başlayalım. Babacan’da Erdoğan’la yarışacak bir liderlik karizması görünmüyor! Bırakınız seçmeni bakan olduğu dönemde kendi milletvekilleriyle bile en az görüşen bir siyasetçi profili vardı. Ekonomi bakanlığı, uluslararası tanınırlığının yanı sıra gizemli ve hiç konuşmadığı için yıpranmamış bir kişiliğe sahip Babacan!
Diğer partilerin (CHP, MHP, HDP, SP vb) seçmenini cezbedecek başkaca bir özelliği yok.
Geriye yüzer gezer oylar kalıyor ki onların da kaçta kaçının destekleyeceği meçhul. Her ne kadar geniş bir tabana hitap etmeyi planlıyor olsalar da yine en büyük hedef kitleleri AK Parti tabanı olarak görünüyor. Orada da çok partili dönemin en başarılı lideri Erdoğan var!
Yani öyle seçmenin akın edeceği bir durum yok!
***
Peki neyi hedefliyorlar?
Benim gördüğüm kadarıyla kuracakları partinin tek başına iktidarından ziyade Erdoğan’ın karşısına muhalefetin ortak adayı olarak çıkmayı hedefliyorlar.
Mümkün mü?
Evet, şu anda 2023 başkanlık seçimlerinde 3 alternatif görünüyor. Erdoğan, İmamoğlu ve Babacan.
Daha önce de yazdım eğer İmamoğlu İstanbul’da başarılı bir yönetim sergilerse -ki şu ana kadar göz dolduracak bir başarıya imza atmış değil- muhalefetin ortak adayı olma şansı en yüksek olan isimdir. Ama başarılı olamazsa Erdoğan’ın rakibi Babacan olur diye tahmin ediyorum.
Davutoğlu’nun böyle bir şansı yok, Babacan’ın var!
Muhalefetin ortak adayı olmayı kabul ettiğini açıkladığı güne kadar ben Abdullah Gül beyi hep savundum. Ama kardeşinin karşısında, kendisine etmedik hakareti bırakmayan CHP’nin ve diğer muhalefet partilerinin ortak adayı olmayı kabul ettiğini açıkladığı gün -şahsına saygım hala var ama- benim gözümde siyaseten intihar etmiş oldu.
Babacan da eğer öyle bir adım atarsa aynen Gül’ün durumuna düşmüş olur.
***
Yeni oluşumları teşvik edenlerin bir de ham hayalleri var. 2020’nin sonunda erken seçim olabilirmiş!
Cumhurbaşkanı erken seçim kararı almaz. Meclisin alması için de 360 oya ihtiyaç var.
Muhalefetin toplam 256 milletvekili var. Bunun anlamı meclisin erken seçim kararı alması için fireler de hesaba katılırsa AK Parti’den en az 100 milletvekili koparmaları gerekir.
Bence o da mümkün gözükmüyor.
Yani seçimlere daha 4 sene var!
Bu süre içinde partisine ve kabinesine yönelik eleştirileri izale etmeyeceğini düşünmek de Erdoğan’ı hafife almaktır!
***
Hülasa, seçimler 2023 yılında yapılacak ama bugünkü seçmenle yapılmayacak. En az 4-5 milyon yeni genç seçmen katılacak.
Yeni neslin siyasi tercihleri babalarının tercihlerine paralel olmayabilir.
Çocuklar ebeveynlerinin dünyasında yaşamıyorlar. Yeni kuşaklar artık sanal dünyada yaşıyorlar.
Dolayısıyla 2023 seçim sonuçlarını büyük oranda yeni kuşaklar üzerinde etkili olan sosyal medya belirleyecektir.
Adayların özellikleri ne olursa olsun sosyal medyayı iyi kullananın şansı yüksektir!
Binali Yıldırım gibi donanımlı bir adayın karşısında küçük bir ilçe başkanını öne çıkaran faktör, unutmayalım ki sosyal medyadır!