Türkiye ilk kez yeni sisteme göre seçime gidiyor. 25 Haziran’a neredeyse bir ay kaldı. İki ittifak oluştu. Bir yanda 15 Temmuzda şekillenen Cumhur İttifakı, öte yanda Erdoğan karşılığında buluşan Millet İttifakı. Türkiye iki partili sisteme mi gidiyor? Muhalefetin performansı nasıl? Bu soruları 25. Dönem İstanbul Milletvekili, hukukçu Özlem Zengin ile konuştuk. Partiler yeni sistemde daha da değişecek diyor Zengin: Şu haliyle yapay bir birliktelik var ama son seçimler iktidardan ziyade muhalefetteki partileri dönüştürdü. Bu seçimin neticesinde de partiler bir tür kimlik değiştirerek yoluna devam edebilecek. Şu an ki halleriyle yola devam etmeleri zor. O açıdan resmi, seçimden sonra daha iyi görebiliriz. Ama görünen o ki en önemli motivasyonları Erdoğan kaybetsin diye yan yana gelmiş olmaları.
Sayın Cumhurbaşkanın, Cumhurbaşkanlığı seçiminde Erdoğan’a, Mecliste başka partilere oy verenlere yönelik kullandığı “siyasi münafık” tabiri çokça eleştirildi?
Muhalefet kampanyanın altına sürekli odun koymaya derdinde ama başka bir şey söylemeye çalıştı kanaatimce Sayın Cumhurbaşkanımız. Bir defa muhalefetteki siyasi partilerin bütün hesapları kaybetmek üzerine. Bu söylemde de Cumhurbaşkanı seçimini kaybetmemin kabulü var; “Diğer sandıkları kazanma ihtimalimiz zayıf ama yeni sistemin getirdiği bazı imkanları tersinden kullanarak Türkiye demokrasisini kilitleyip zorlaştırmak adına burayı işleyebilir miyiz?” Yine kaybettirmek üzerinden kazanırmış gibi yapma halinin çalışıldığını görüyoruz. Ben şunu anlıyorum Cumhurbaşkanımızın ifadesinden: Siz cumhurbaşkanlığında ittifaka, oy verip diğer sandıkta bununla tamamen tezat bir seçim yaptığınızda bu oyunuzu sıfırlıyorsunuz. Söylenen bu. Eğer asli iradeniz burasıysa bununla bu kadar çelişemez.
FESADA UĞRATMA DERDİNDELER
Çünkü oy verdiğiniz kişinin partisi var?
İki partinin de adayı. Söylenmek istenen bu tezatlık. Bir şey varken yok olamaz, varsa bir irade, devam etmeli. Bunun anlaşılması için daha güçlü bir ifade kullanmayı tercih etti Sayın Cumhurbaşkanımız. Türkiye demokrasisi için çok önemli olacak bu açılım konusunda muhalefet kasıtlı olarak sandığın birine konsantre ve orada da hedef kitlesi kendi seçmeni değil farkındaysanız. Hedef kitlesi yine AK Parti’ye MHP’ye oy veren kitle. Karşıt kitlesini hedefliyor. Onların iradesini fesada uğratmaya çalışıyor. Cumhurbaşkanımızın söylediği tanım da iradenin fesada uğrama halidir zaten.
GÜL PROJESİ TUTMADI ÇÜNKÜ…
Gül projesi çöktükten, daha doğrusu Gül’ün dediği gibi geniş bir mutabakat oluşmadıktan sonra muhalefet iki hedef seçti. Bir, Meclis çoğunluğunu AK Parti’ye vermemek, parçalı bir Meclis aritmetiği çıkartarak Erdoğan’ı çalışamaz kılmak. İki, seçimleri ikinci tura bıraktırmak ve yüklenmek. Öngörünüz ne?
Şahsi görüşüm böyle bir ihtimal yok. İşin matematiğini de yaparak baktığımda seçimin ikinci tura kalma ihtimali sıfır. Bu kadar seçim yaşadım, AK Parti’de başından itibaren her seçiminde çalıştım. 7 Haziran’daki süreçte de o tabloya bakan birisi olarak söylüyorum bunu.
Bizim konsantre olduğumuz mesele elimizden geldiğince Cumhurbaşkanı seçim sandığında oyumuzu yükseltmek ama aynı zamanda parlamentoda da mümkün olduğunca daha çok milletvekili alarak var olmaya gayret etmek. Ben bu konuda bir tereddüt görmüyorum ama şu var. Bu süreçle ilgili, tabii ki insanımız bize sorular soracak, kaygıları olacak, hepsini cevaplayacak tüketeceğiz.
YÜZ BİN İMZA BÜYÜK BİR İMKAN
Muhalefetin taktikleri hakkında ne düşünüyorsunuz?
Çok zayıf iddialar olarak görüyorum. Yeni bir model gelmiş, bu yeni model için Türkiye biz ne diyorsak doğruluyor, aslında muhalefetin varlığı bizi doğruluyor. Şu an muhalefetin içinde bulunduğu tavır yeni anayasayla alakalı gayret gösteren bizlerin bütün tezlerini doğruluyor. Dediler ki “Türkiye’de demokrasi rafa kalkıyor”. “Tek adamlık sistemi geliyor” hatta “padişahlık geliyor”, “Meclisin kapısına kilit vuracaklar.”
Fakat bakın Türkiye tarihinde ilk defa altı cumhurbaşkanı adayı var. Bunlardan üçü siyasi partilerin adayı, üçü yüz bin imza ile geldi. Yüz bin imza Türkiye için çok büyük bir şans, gelecekte gençler için, kadınlar için, siyaset dışı aktörler için, sivil toplum örgütleri için çok büyük bir şans. Evet, az değil ama asla çok değil yüz bin imza. Hatırlarsınız, Türkiye’de bunun uygulanmayacağına, nasıl olacağına dair de bir sürü düşünce vardı. İşte görüyorsunuz, çok demokratik bir şekilde hayata geçti. Üstelik adaylardan biri de -Türkiye gerçek manada bir hukuk devletidir- halen tutuklu ama ona rağmen cumhurbaşkanı adayı.
Dünyayı da takip etmeye çalışan biri olarak bakıyorum, bu kadar renkli ve demokratik bir ortamda seçime giden bir başka tablo hatırlamıyorum. Kampanyalar da hareketli. Ve muhalefetin tezlerinin hepsi bizim “Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sisteminin Türkiye için çok daha iyi olacak” tezlerimizi doğruluyor. Muhalefetin şu an içinde bulunduğu tutum fiilen teyit ediyor bu fikriyatı.
Muhalefetin adaylarını nasıl buldunuz?
Bir noksanlık var. Bazısında mesela liderlik hiç yok, tabanda da talep yok. CHP tabanı “ben kendi adamımı görmek istiyorum” diyor. Ben de bunu çok akıllıca görüyorum, seçilsin seçilmesin. Senelerce siyasette çalıştım, teşkilatın öz güveni çok yüksektir. Teşkilat zaten bu işin hamallığına talip, yola çıktığı zaman der ki ‘benim adamım olsun, ölümüne çalışayım, görelim bakalım ne yapacağız”.
BAZI ADAYLARDA LİDERLİK YOK
Muhalefet liderlikte değil zayıflık, hiçlik hali var. Tabanlar kendi liderlerini kendi ekip arkadaşlarını görmek istiyor. Kendi fikriyatı için koşsun emek versin. Buna inanmadan nasıl anlatacaksın, inanç birlikteliği olması lazım. Bunlar bir araya gelmeyince ister içerden ister dışarıdan akımlarla örgütlenmiş şeyler gerçek, tabii olmadığı için netice vermiyor. AK Parti MHP ittifakında dediğim şeyler var, önce tabanda birliktelik var. Liderle bir örtüşme var ve bunu beraber işleyecek örgüt yapısı var. Olduğu için de hayat buluyor.
Ama diğer tarafta dediğim şeyler olmadığı için, netice bulmuyor, bulması da gerçekten zor. O yüzden şahsen tabanın dinlenmesini anlamlı buluyorum. Tabanı dinlemek ve ona liderlik yaparak bir hareket inşa etmek. Türkiye muhalefeti bunu başarabilirse yerli ve milli bir muhalefetimiz olacak. Umarım olur.
LİDERLİK İÇİN İKİ AYRI AKIM LAZIM
Abdullah Gül etrafında şekillenen proje kendi adaylarının Erdoğan karşısında şansı olmayacağı ön görüsüne dayanıyordu. Çatı çatılamadan dağıldı. Gül projesi ya da alternatif çatı aday neden olmadı sizce? Olmayan neydi?
Liderlik zor bir iş... İstanbul Boğazı için söylenir, iki yönlü akım vardır denir, dip akıntı ve üst akıntı. Lider olabilmeniz için iki tip akıntınız olmalı. Biri, liderlik için kendinizin siyasi bir gücünüz, birikiminiz, siyasi sermayeniz olmalı, belli bir dozda olmalı. Diğeri de bu sermaye ile örtüşen, tabandan gelen bir akım olmalı. İkisi örtüştüğü zamandan itibaren güçlü bir liderlik ve güçlü bir siyasal hareket ortaya çıkıyor. Sadece isim kâfi değil, isim olacak, o isimle beraber, o ismin etrafında koşan insanlar olacak ve bunu işleyen örgütsel bir yapınız olacak.
MUHARREM İNCE’NİN İDDİASI KÜLLİYEN YALAN
Muharrem İnce dedi ki “Beni Amerikalılar aradı ve Türkiye’nin Fetullah Gülen’i ABD’den usulüne uygun şekilde istemediğini söylediler” dedi. Yorumunuz ne?
Külliyen yalan. Yalan kelimesini çok kullanan birisi değilim ama bu yalan. Çünkü Adalet Bakanlığında uluslararası hukuk ile alakalı, bütün çalışmaların yapıldığı bir birim var. Hazırlanan dosyaları bizzat gördük. Bu dosyalarda Gülen dahil olmak üzere birden fazla farklı konu üzerinden iade talepleri var.
Hatta Gülen ile alakalı iade talebi süreci 15 Temmuz’dan önce başladı, ve bal gibi de usulüne uygun olarak. İade süreci sadece Adalet Bakanlığı üzerinden yürüyen bir süreç değildir, siyasi süreçlerdir. Karma bir sistem var. Siz iade talebinizi, Adalet Bakanlığı bütün hazırlıklarını yapıyor ama Dışişleri Bakanlığı üzerinden yapıyorsunuz. Önce Dışişleri Bakanlığı’na, onlar Adalet Bakanlığı’na… Böyle bir dairesel hareket içerisinde takip ediliyor. Gülen dahil olmak üzere ABD’ye, İngiltere’ye, Almanya’ya kaçan firari terör örgütü mensupları ile ilgili uluslararası hukuka uygun olarak bütün talepler yapılmış durumda. Kaldı ki o süreçten sonra Cumhurbaşkanımız iki defa Amerika’ya gitti. Ana gündem buydu. Hatta son Washington ziyaretimizde Türkiye ekranlarında görmediğimiz kadar kanlı görüntülerle hazırlanmış görüntüler vardı ki, görsünler darbede resmin ne olduğunu diye. Ama hep aynı soru; ne olacak bu FETÖ mağdurlarının hali. Bu, dışarıdan gelen soru. O yüzden muhalefetin sorusunu tuhaf buluyorum. Muhalefet de bunu soruyor: ‘Ne olacak bu FETÖ’cülerin hali’. Ama asıl soru bu değil ki, FETÖ’cülerin mağdur ettiği insanlar. Ne olacak öldürdüğü insanlar, kalbine hançer soktuğu Türkiye ne olacak? Asıl mesele bu.
Kim aramış olabilir?
Cevabını Muharrem İnce vermeli. Cumhurbaşkanı adayı olmak feci derecede ciddi bir iştir. Bilmiyorum Muharrem İnce farkında mı? Bu kadar ciddi bir meselede Türkiye’nin en hayati konusu olan FETÖ konusunda eğer bir iddianız varsa, biri aramışsa, adını, saatini dakikasını, kim olduğunu söylersiniz. FETÖ ile mücadele konusunda kimse kusura bakmasın, Tayyip Erdoğan’ın eline su dökemez.
HDP KUDÜS’ÜN DEĞİL ABD’NİN YANINDA
“Toplumdan büyük itiraz gelmeyecek olsa CHP, HDP’yi alırdı ama itirazın çok geniş olduğu çukur eylemlerindeki, (7 Haziran 1 Kasım arasındaki süreçte HDP’nin) tavrını gördükten sonra geri durdular. Bunun için uzağa gitmeye gerek yok. Filistin ile alakalı kalbinde bir gram merhamet olan insanların hangi dine mensup olursa olsun gözyaşı döktüklerine şahit olduk. Bakıyorsun HDP ise Meclis’ten çıkan bildirinin altına imza koymadı, AK Parti, MHP, CHP imzalarken. HDP’nin imzası Amerika var diye yok. Amerika’ya karşı söz söyleyemediği için yok.”
DEMİRTAŞ MAĞDURU OYNAYACAKTIR
“Hukuken tutukluluk Cumhurbaşkanı adayı olmasına engel değil, süreç ile alakalı hepimizin bireysel manada kanaatleri olabilir ama kararı yargı verecek. Bildiğim kadarı ile YSK’ya bir başvuruları oldu. İçeride kampanya yapmayı kendi lehlerine görerek mağduriyeti işleyecekleri kanaatindeyim. Sorunun cevabını yargı kısa zamanda verecektir. Ama şu bir gerçek, bölge halkı PKK baskısından kurtuldu. Batıda HDP’ye oy verenlerin tavrı değişmeyecektir ama. Bu kesimi hedeflediği için Akşener’in, Demirtaş ile alakalı çıkış yaptığı kanaatindeyim.