"Geçmişini bilmeyen, anlamayan aynı hataları tekrarlar durur!" (Kemal Tahir)
Avrupa'lı, Türk'lerin kalkınmasını hiç istemedi; hatta bir kalkınma belirtisi görseler o saat "özgürlik adına!" kaygı duyarlardı. Avrupa'nın gerçek yüzünden habersizdi Jön Türkler, diyor Niyazi Berkes hoca: "Aman aman ne yapıp edip, Avrupalı'nın kuşku duyması engellenmeliydi. Batının düşman olduğu Abdülhamid'in baskıcı yönetimiydi. Avrupa'nın istediği liberal, açık düzen gelince Batı yardım elini uzatacaktı." İşte bu, İttihatçıların garip, hiç bir dayanağı olmayan inancıydı.
Ancak İttihatçılar bekledikleri yardımı bulamadılar. Türklerin kalkınmasıyla Batı ilgilenmezdi tabi. İlgilenmedi de. Jön Türkler'den Ahmet İhsan Bey (Tokgöz) gerek Jön Türklerin gerekse de İttihatçıların nasıl kandırıldığını acı acı itiraf edecekti:
"Bizim için padişah, her türlü belanın başıydı. Bu da bizde garip, bu gün anlatmakta güçlük çektiğim yanlış bir inancın oluşmasına yol açmıştı. Bu yanılgı salt İngilizler değil bütün Avrupalılar için geçerliydi; onların gerçek amacını bir türlü anlayamamıştık. Biz Ortaçağ'da yaşamayı sürdürdüğümüzü sanıyor ve Avrupa bizim çağdaş dünyaya ayak uydurmamızı istediği için yardımcı olacaktı. İngiliz Başbakanı Gladstone Parlemento'da eline Kuran'ı alıp "Türkiye bu kitapla medeniyete zararlıdır!" diye haykırıyordu; bizse alkışlıyorduk onu!! Ve biz, yanlış görüş ve inançla ona hak vermiştik. Aslında Gladstone emperyalist siyasetine Müslümanların kitabını alet ediyordu!"Türkiye'de Hıristiyanlar öldürülüyor!"yalanı da Batıyı kışkırtmak için kullanılmıştı her fırsatta. Adam Osmanlı demiyor, Türkler ve Türkiye diyordu. Yani Osmanlı tarihe karışsa bile, Türkler ebedi ve ezeli düşmandı! Adamlar insaniyet ve medeniyet koruculuğu yapıyor görünürken, amaç, Türkleri o topraklardan söküp atmak,mümkünse tümünü yok etmekti!"
İttihatçılar dağa çıkıp orada ham hayaller kurmakla koca bir impratorluğu yönetmenin çok farklı şeyler olduğunu anlayacaklardı ama iş işten geçmiş olacaktı! İttihatçıların "Küçük Efendisi", İaşe Nazırı Kara Kemal Bey, "Adülhamid'i tahttan indirmek yerine onunla birlikte çalışabilseydik, başımıza bu felaketlerin hiç biri gelmezdi!" diyecekti savaşın bitiminde.
Ve tabi bir de 31 Mart Vak'ası vardır ki akıllarea ziyandır!Eğer öne sürüldüğü gibi, Abdülhamid Han"31 Mart Vakasından" yararlanmak isteseydi, ve bu, onun yeniden eski gücüne kavuşmasını isteyenlerce yapılmış olsaydı, 30 bin kişilik tam donanımlı Avcı Taburlarını harekete geçirir hepsini yok ederdi. Ama padişah "tek kurşun atılmayacak; ben kardeşi kardeşe kırdırtmam!" diyerek Avcı Taburlarını durdurmuştu. Talat Paşa, daha sonraları Ali Fuat Türkgeldi'ye "padişahın 31 Mart'la uzaktan yerkından ilgisi olmamıştır."demişti. (A.Fuat Türkgeldi Hayatım ve Hatıratım Ankara 1984)
Şimdi, o günle günümüz arasındaki benzerlikleri düşünün; Batının yardımıyla hükümeti alaşağı etmek isteyen meczup imam bozuntusu ve Avrupa'da keyif çatan yeni Jön Türkleri gözünüzün önüne getirin hele...Sonra da vah ki ne vah memleketim der misiniz bilemem!