Macron, 1950’lerden beri gönüllerde yatan bir projeyi yeniden dillendirdi; Avrupa’nın kendi ordusunu kurması gerektiğini dile getirdi.
Bu ifade, NATO’dan bağımsız bir tür Avrupa NATO’su anlamına geliyor. Bir ordu kurma ihtiyacından söz ediliyorsa, o ordunun mücadele edeceği hasımlarının olması gerekir. Macron, bu soruya yanıt vererek Avrupa’nın kendisini Rusya, Çin ve ABD’den koruması gerektiğini belirtti. Demek ki bu ülkeler Avrupa’yı tehdit ediyor.
Yapılan açıklamanın 1. Dünya Savaşı’nın bitişinin 100. yıl kutlamaları sonrasına denk gelmesi ise ayrıca manidar. Bununla birlikte, burada esas dikkat çekici olan, Avrupa’nın kendisini Rusya ya da Çin’den değil, ABD’den koruma ihtiyacının söylenmiş olması. Macron’dan gelen bu sese Merkel’in de olumlu yanıt vermesi Fransa ile Almanya’nın benzer bakışa sahip olduklarını gösteriyor; bu bakış da ABD’den özerkleşmek anlamına geliyor.
Trump’ın “Avrupa güvenlik istiyorsa, daha fazla para harcamalı” yaklaşımı, Fransa’da “daha fazla para harcayacaksak, bunu kendimiz için yaparız” şeklinde bir karşılık buluyor.
Trump zorluyor
Trump’ın Macron’a yanıtı, mealen “ABD olmasaydı dünya savaşlarında sizi Almanya’dan kurtaran olmazdı” biçiminde. Bu sözler, Fransa’nın varlığını ABD’ye borçlu olduğunu ve esas düşmanın Almanya olduğunu ima ediyor. Atışmanın devamında Macron da benzer bir açıklama yapıyor, Amerikan bağımsızlık savaşında Fransa’nın yardımlarından söz ediyor. Bu sözler de, ABD’nin varlığını Fransa’ya borçlu olduğunu ve gerçek düşmanın İngiltere olduğunu ima ediyor.
Macron’un Fransa’nın ABD ile müttefik olduğunu ama ABD’ye tabi olmadığını söylemesi ise uzayıp giden tartışmanın en anlamlı kısmı.
Trump’ın attığı her adımın Avrupa’yı sıkıştıran, daraltan, bölge içine hapseden sonuçları oluyor. Taraflar arasındaki ticareti kısıtlayıcı vergiler, Çin, Rusya ve İran gibi 3. ülkelere uygulanan yaptırımlar, kara Avrupa’sının gelecek senaryolarını son derece olumsuz etkiliyor. Ayrıca, başta Ortadoğu olmak üzere dünyanın birçok yerindeki istikrarsızlıklarda Trump Avrupa’yı oyuncu olmaktan çıkarıyor.
Avrupa’yı siyasi ve ekonomik olarak Rusya ile kendi arasına sıkıştıran ABD, aslında Avrupa’nın koşulsuzca kendisine biat etmesi baskısı yaratıyor; Macron da buna direniyor.
Avrupa sıkışıyor
Önerinin hayata geçme olasılığı şimdilik zayıf. Zira, bu projenin tam da Birleşik Krallık AB’den ayrılırken pişirildiği gerçeği de bir değişken. Birleşik Krallık, kendisinin dışarıda bırakılacağı bir Avrupa ordusunu, ne yapıp edip imkansız hale getirir; içine dahil olursa da bu ABD’ye “rağmen” bir yapı olmaz.
Öte yandan Macron önerisinin Putin tarafından sevinçle karşılanmış olması da Avrupa ordusunun kurulmasını zor hale getirir. Putin, Avrupa Ordusu’nun Rusya’ya karşı değil, ABD’den kopmak için tasarlandığına işaret ediyor. Bu, Avrupa’nın Doğu’sundaki ülkeler için kabus senaryosu. Zira AB’nin Doğulu üyeleri, Avrupa-Rusya arasındaki stratejik sıkışmadan kendilerini ancak ABD’nin çıkaracağını öngörüyorlar.
Avrupa Ordusu kurulursa, Avrupa’nın bölünme ihtimali artar. Rusya’nın ne kadar uğraşsa kendi başına başaramayacağı bir durum böylece yine Avrupalılar sayesinde gerçekleşir. ABD ve Rusya, Doğu Avrupa’yı tampon bölge yaparlar; böylece Franko-Germen ittifakının Rusya ile bağları hepten kesilir. Bu arada Birleşik Krallık ile ABD Atlantik ittifaklarını güçlendirirler, dolayısıyla söz konusu ittifakın Batı’daki faaliyetleri de sınırlanır. Böylece Fransa-Almanya ordusuna bir kaç Kuzey Afrika ülkesi kalır.