Komşumuz Yunanistan’ın yakın tarihi, doğrudan veya dolaylı, bir “yabancı işgaller” tarihidir. 1821’de Osmanlı’dan bağımsızlığını ilan etmiş bu ülkenin son 200 yılına girip okuru yormak istemem ama Yunanistan’ın 1941-1974 arasında yaşadıkları, aslında, bugüne ışık tutması açısından önemlidir.
Ülke, açık yabancı işgali ile 27 Nisan 1941’de Nazi ordusunun Atina’ya girmesiyle tanıştı. Ülkenin işgalinde İtalyan ve Bulgar orduları da görev almıştı, vahim olan, işgalcilerin Yunan halkına “Sizi İngiliz işgalinden kurtarıyoruz”propagandasını yapmalarıydı. Lafı uzatmayalım, 1941-1944 yılları arasında Alman şirketlerinin Yunanistan’ın tüm varlıklarına el koyması ile İngiltere’nin başını çektiği karşı cephenin bu ülkeye koyduğu abluka birleşince insanlık tarihinin “insan eliyleyaratılmış en büyük açlık krizlerinden biri”yaşandı.
Resmi kayıtlar, açlıktan ölümlerin zirve yaptığı 1941-1942 kışlarında hayatını kaybeden Yunanlı sayısının yaklaşık 400 bin olduğunu söylüyor!
Yunan halkı, bu korkunç günlerinde kimi yanında buldu? Türkiye!..
O sırada Türkiye’de de kıtlık yaşanıyordu, ekmek karne ile satılıyordu, tarımda çalışacak nüfusun büyük bölümü askere alınmıştı ama ülkenin kadim halkı, daha henüz 18 yıl önce topraklarından ordusunu attığı Yunanistan’ın yardımına koştu, Kızılay, üç yıl içinde 50 bin ton gıda malzemesi yardımıyla açlıktan ölenlerin sayısının milyonlara varmasını önledi...
Bugün millet, nasıl, Suriye’den gelen mültecilere kucak açıyorsa, o günlerde dedelerimiz, yurt çapında düzenlenen kampanyalarla zaten kıt olan ekmeğini Yunanlı komşusuyla paylaştı...
Kimse bu millete iki de bir çıkıp “insanlık dersi” vermesin, ağzının ortasına yer lafı oturur...
CIA’nın Balkan-Akdeniz merkezi
Uzatmayalım... Yunanistan’ın Alman işgalinin sonlanmasından sonraki tarihi şu ana başlıklarda değerlendirilir: 1- İngiliz yönetimi(1944-1947), 2- Amerikan yönetimi(1947-1948) Ne garip tesadüf(!) bu yıllarda Yunanistan kanlı bir iç savaş yaşamıştır. 3- Amerikan vesayetinde sahte demokrasi dönemi(1948-1967), 4- Amerikan desteğinde faşist “Albaylar Cuntası” yönetimi(1967-1974)
Atina özellikle, Amerikan vesayetinin hem doğrudan hem de darbe yönetimi tarafından kontrol edildiği bir süreçte, Amerikan Merkezi Haberalma Teşkilatı CIA’nın Balkanlar ana zeminli, fakat Kıbrıs üzerinden Doğu Akdeniz’e de uzanan ana merkezi görevi gördü. Yine derinine fazla girmeden aktaralım, örneğin, sol güçlerin iktidarını önlemek için Amerikan desteğinde 1967’de gerçekleşen darbenin liderleri albaylar, Yorgo Papadopulos, Nikolaos Makarezosve Tuğgeneral Stilanos Pattakos, dönemin Atina CIA Direktörü Jack Maury’e doğrudan bağlı olarak çalışıyor ve onun direktifleriyle hareket ediyorlardı.
Yunan halkı, ülkede yaşanmakta olan siyasi krizin emir-komuta zincirinde yapılacak bir darbe ile sonlanacağını tahmin ediyordu ama “Albaylar Cuntası”halka, devletlerinin içinde CIA kontrollü bir “paralel devlet”olduğunu gösterdi!..
Yunanistan’a demokrasisini iade eden ise yine bu cuntanın ve CIA’nın Doğu Akdeniz’i tam kontrol etmek, bu arada, “bağlantısızlık politikası”ile ayak bağı olan Başpiskopos Makarios’u ortadan kaldırmak için düzenlediği faşist darbeyi durduran Türkiye oldu. Türkiye’nin 1974 Kıbrıs müdahalesi, Yunanlılar’ın bugünkü demokrasilerinin geri dönmesini sağladı.
Mitçotakis: Beni Türkiye kurtardı
Mesela, bir İstanbul buluşmamızda Yunanistan’ın önemli siyasetçisi Konstantin Mitçotakis’in (doğumu 1916) anlattıklarını unutamam: Albaylar cuntası beni tutukladı. Dönemin Türk Dışişleri Bakanı İhsan Sabri Çağlayangil’in devreye girdiğini sonradan öğrendim. Bir güç beni tutuklandığım cezaevinden kaçırdı, Ege adalarına gittik, oradan küçük bir botla Ayvalık sahiline çıktığımda ne kadar rahatladığımı unutamam, beni Türk istihbaratçılar bekliyordu. Çağlayangil bana, bu dönemler bir gün biter Yunan demokrasisinin size ihtiyacı var, sizi cuntanın elinden bunun için kurtardık dedi.
Bu kadar konuyu neden anlatıyorum? Yunanistan, o, 8 darbeci haini vermemeye çalışıyor. İzledikleri rota, Yunan ulusal çıkarlarına aykırı. Yunanistan demokrasisine her zaman destek olmuş Türkiye’ye karşı da büyük ayıp.
Bunu bilmezler mi, biliyorlar.
Bizim buradan gördüğümüz ise CIA’nın Atina’daki “paralel devleti”nin yeniden hareketlendiğidir. Ya Başbakan Çipras bir gün Ankara’ya gelip bu konuda bir kez daha yardım talep edecek ya da belki bir gün Mitçotakis gibi onu da kaçırıp, saklamak zorunda kalacağız.Çünkü CIA destekli bir “paralel devlet”hareketlendi mi, neler olacağını artık çok iyi biliyoruz.
Anladınız siz beni... Umarım Çipras da anlar...